14 Kasım 2008 Cuma

İnsan ve Değişim

İnsan ve Değişim

İnsan değişken bir varlıktır. O, bir zamanlar ana rahminde bir tek hücre idi. Dokuz ay boyunca bir tavırdan başka bir tavra, bir halden başka bir hale çevrile çevrile sevimli bir bebek olarak dünyaya gözlerini açtı. Hayat yolculuğunda ise, çocukluk- gençlik- olgunluk- ihtiyarlık gibi dönemlerden geçecek, hem fizyolojik hem de psikolojik olarak durmadan değişecektir.

İnsan değişken olduğu gibi üzerinde yaşadığı alem de değişkendir.. Dünkü kurtçuk bugün bir kelebek olur uçar, dünkü çekirdek koca bir ağaç olur, meyveler sunar. Yerin altı depremlerle sarsılır, yerin üstü mevsim bemevsim tazelenir. Gökyüzü her gün bulutlarla dolar boşalır. Sema ülkesi bazı yıldızların ölümüne, bazılarının da doğumuna sahne olur…

Kendisi bedenen sürekli değişen ve değişken bir âlemde yaşayan insanın, değişime ayak uydurması gerekirken, bazı insanların gelişmemekte ve değişmemekte adeta- direnmeleri hiç de hoş bir tavır değildir. Sözgelimi, yirmi yıl önceki ders notlarıyla ders anlatan bir öğretmen, bilgisayar yerine daktiloda yazılarını yazan bir araştırmacı, tarlasını öküzle süren bir çiftçi… çağın gerisinde kalmaya mahkumdurlar. Zira, hızla akan değişim ve gelişim süreci ayak uyduranları alıp götürecek, yerinde sayanları ise geride bırakacaktır.

İmpossible is Nothing “İmkânsız diye bir şey yoktur!”


Bu cümle ilk bakışta abartılı görülebilir. Çünkü bazı şeyler gerçekten imkansızdır. Sözgelimi, zamanın çarkları geriye doğru döndürülemez.. Şu dünyada ölüm öldürülemez…

Bununla beraber, çoğu insanın “bu imkansız, böyle bir şey asla olamaz!” dedikleri nice şey, gerçekte imkansız değildir.

· İnsan havada uçar mı?

Evet, uçar. Hem de kuşlardan daha süratli uçar.

· Gemiler karada yürür mü?

Evet, yürür. Bunu hisseden biri onları karada yürütür, tarihin akışını değiştirir, bir çağı kapar, yeni bir çağ açar.

· İnsan bir saatte bin sayfa okuyabilir mi?

Evet, okuyabilir. Hızlı okuma teknikleriyle bunu yapabilir, hem de okuduklarını anlayabilir.

· Okuduklarını tek tek hatırda tutmak, hatta neredeyse ezberlemek mümkün müdür?

Evet, mümkündür. Hafıza teknikleri kullanmak suretiyle neredeyse “unutmayı unutmak” gerçekleşebilir.

· Zaman tünelinde seyahat olabilir mi?

Evet, olabilir. “Müdahale olmaksızın müşahede” hem mümkün, hem de vakidir.

· Sesi ve görüntüyü naklettiğimiz gibi eşyayı da aynen nakledebilir miyiz?

Evet, nakledebiliriz. Kur’anda Hz. Süleymanın kıssası anlatılırken, O’nun Yemendeki Belkisin tahtını bir anda Şama getirttiği bildirilir…

Daha bunlar gibi çok örnekler verebiliriz. Öyle görülüyor ki, insanoğlu daha nice yenilikleri bulacak, olmaz zannedilen şeylerin olduğu görülecektir. Öyleyse hayallerinizi sınırlandırmayın! “Bu olmaz!” diyerek ümitsizliğe düşmeyin.

Hayallerini sınırlandırmayanlardan biri olan Fransız yazar Jules Verne, (ö.1905) “Aya Seyahat” isimli romanında yaklaşık yüzyıl öncesinde ay yolculuğunu anlattı. “Denizler Altında 20.000 Fersah” kitabında ise, daha denizaltılar yokken okuyucularını denizler altında gezdirdi.

Keza, insanlar kuşların uçuşunu hayranlıkla seyredip, uçmayı önce hayal ettiler. Ardından kanat takarak veya basit bir takım aletlerle uçmayı denediler. Şimdi ise, kuşlardan daha hızlı uçabilmekteler.

Kitaplar önceleri elle yazıldı. Derken matbaa keşfedildi, harfler tek tek dizildi ve böylece aynı kitaptan binlercesi basıldı. Günümüzde ise, bilgisayar ile her ev bir matbaa olabilmekte…

“Medeniyet tekerleğin keşfiyle başladı” denilir. İnsanlar bu tekerlekle önce kağnı yaptı, yükünü kağnıya yükledi, ağır ağır yol aldı. Günümüzde ise aynı tekerlek hem otomobilde, hem fabrikalarda dönmekte, insanın yükünü taşımakta, işlerini kolaylaştırmakta…

Teknolojide Yaratılış Sırlarından İstifade

Biyonik ilmi, canlılardaki harika sistemleri araştırır ve bunları teknolojide kullanmaya çalışır. Mesela, uçaklar kuşların taklididir. Radar, yarasaların incelenmesi sonucu bulunmuştur.

İlahi sanatta her şey en ideal ölçülerdedir. Sözgelimi, bir elma ağacı boyuyla, simetrisiyle, yaprak ve meyveleriyle en güzel şekilde dizayn edilmiştir. Meyvesinin rengi, şekli, tadı, vitamin değeri, ambalaj sistemi… hep en uygun ölçülerdedir.

Martı kuşu, hem havada uçar, hem denizde yüzer, hem de karada yürür. Geleceğin bazı otomobilleri martı modeliyle yapılabilir.

Bitkiler güneş enerjisinden yararlanarak kendi gıdalarını üretirler. İnsanoğlu güneş enerjisini kullanmada çok gerilerde kalmış görülmektedir. Bitkiler model alınarak her türlü elektronik cihaz çok ucuza kullanılabilir.



Sonuç



İnsan, çok yönlü ve çok kapasiteli bir varlıktır. Bu cihetle, onun belli bir alandaki cüz'i bir başarıyla teselli bulmak yerine, her alanda büyük olmaya çalışması gerekir. Zira Bediüzzamanın dediği gibi, "mevcuda iktifa dûn-himmetliktir." Yani, eldekiyle yetinmek gayretsizliktir.

Eskide "hüsn-i külli" denilen ve günümüzde "toplam kalite" adıyla ifade edilen esası, kişinin kabiliyet ve kapasitesini değerlendirmesi açısından da ele alabiliriz. Şöyle ki:

Cenab-ı Hak, bütün kemal sıfatlarıyla muttasıftır. O'nun bütün isimleri, kemalatının birer ünvanıdırlar. Mesela O, yaratıcı olduğu gibi, aynı zamanda rızık verendir. Adil olduğu gibi, aynı zamanda affedendir. Şekillendiren olduğu gibi, aynı zamanda en güzel renklerle renklendirendir...

Her biri birer sanat harikası olan varlıklardaki mükemmellik, onların yaratıcısındaki mükemmelliğin en güzel bir delilidir.

İşte, insan dahi Allah'ın en seçkin muhatabı olarak, "İlahi ahlak" ile ahlaklanmalı, her cihetten en mükemmel olmaya gayret göstermelidir. İlimde zirvelere doğru yol alan birisi, amelde de zirveyi zorlamalı, bildiği meseleleri ifadede güçlük çekmemeli, beşerî ilişkilerde rahat hareket edebilmelidir...

Said Havva, ilk müslümanlarla sonraki nesiller arasındaki farka şu şekilde işaret eder: "İlk müslümanlar; alim, zahit, abid, savaşcı, davetci, cesur, net tavırlı, hikmet sahibi, siyasi, idareci, akıllı, ferasetli... idi. Sonraki müslümanlar ise, bu özellikleri bir bütün olarak kendinde gösteremiyor. Bakıyorsunuz alim bir insan; fakat cihadı bilmiyor. Yahut, cihadı biliyor, Allah'ı tanımakta noksan.. Veya siyasetçi; fakat ilim ve hikmet sahibi değil..."

Fransız düşünür Lamartin'in Hz. Peygamberle ilgili şu tesbiti konumuz açısından son derece manidardır: "Büyüklüğün ölçüsü hangi kemal vasfı kabul edilirse edilsin, insanlık tarihinin kaydettiği en büyük şahıs Hz. Muhammed'dir (asm.)" O, ibadette zirvede olduğu gibi beşeri ilişkilerde de zirvededir. Bir aile reisi olarak en mükemmeli gösterdiği gibi, bir devlet reisi olarak ta en mükemmeldir. Affetmekte en ileride olduğu gibi, yeri geldiğinde cephede en başarılı bir kumandandır...

Bu cihetle baktığımızda, insanın önünde sadece bir zirve değil, pek çok zirveler olduğu görülecektir. Adeta her hedef bir ufuktur. O ufka varıldığında, başka ufuklar insanın karşısında arz-ı endam etmektedir. Böylece, her alanda başarıya göz dikmiş bir insanın ömrü, bir ufuktan bir başka ufka, oradan yeni ufuklara doğru yol almakla devam edip gidecektir. "Salaten tüncina" duasında, Cenab-ı Haktan istemiş olduğumuz "aksa'l- ğâyât"ın/ en ileri hedeflerin bir sırrı herhalde bu olsa gerektir.

Çok yönlü kabiliyetlere sahip olan insan çok yönlü gelişmeler gösterebilir. Bunun için “ömür boyu gelişim” formülü esas alınıp uygulanmalıdır.. Hz. Peygamberin buyurduğu gibi, “iki günü eşit olan ziyandadır.”

Hiç yorum yok:

reklam izle kazan

SPONSOR REKLAMLAR