10 Aralık 2008 Çarşamba

Şiir Dili

c. Şiir Dili

HAZIRLIK ÇALIŞMALARI
1- Paragraf boyutunda bir düz yazı ile bir şiir parçasını dil bakımından karşılaştırınız. Ortak maddelerden bir poster oluşturup sınıf duvarına asınız.
2- Şarkı söylemekle sohbet etmek; dans etmekle doğal olarak yürümek; fotoğraf çekmekle resim yapmak arasındaki farkları araştırarak sınıfta sununuz.


İNCELEME
ÇAKIL

Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde.
Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar.
Bir gelincik açılır ansızın,
Bir gelincik sinsi sinsi kanar.

Seni düşünürken
Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır.
Deliler gibi dönmeye başlar,
Döndükçe yumak yumak çözülür.
Çözüldükçe ufalır küçülür.
Çekirdeği henüz süt bağlamış,
Masmavi bir erik kesilir ağzımda.
Dokundukça yanar dudakların.

Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde.

Bedri Rahmi Eyuboğlu

1. Bedri Rahmi’nin şiirinde kullanılan bütün sözcükler, herkesin günlük hayatta kullana geldiği türden midir? Buradaki kullanımları ile günlük kullanımları arasında bir fark var mıdır? Tartışınız.
2. “Çakıl taşının insanın içinde ısınması”, “kuşun yüreğin ucuna konması”, “bir gelinceğin sinsi sinsi kanması”, “erik ağacının tepeden tırnağa donanıp deliler gibi dönmeye başlaması”, “masmavi bir erik” gibi tanımlamalara günlük konuşmalarımızda başvurur muyuz? Bu tanımlamalar, şiir içerisinde sevgilinin etkileme gücü ve aşkın boyutlarını anlatmakla nasıl bir görev üstlenmişlerdir?
3. Bu şiirden hareketle günlük konuşmalarımızdaki sözcüklerin, şiirlerde farklı anlamlar yüklendiğini söyleyebilir miyiz? Niçin?
4. Sevginin yaptığı etkiyi anlatabilmek için insan yüreğinde bir çakıl taşının ısınması imgesi nasıl kullanılmıştır?. Bunun, içten içe insanı etkileyen bir duygu hâli olduğunu söyleyebilir miyiz? Düşüncelerinizi ve duygularınızı anlatınız.
5. Bir kuşun gelip yüreğin ucuna konması ve gelinciğin açılması ile şairin duygu hâli ve doğada baharın gelişi arasında nasıl bir ilişki kurulmaktadır? Söylenilmek istenen ile doğadaki görüntü arasında çağrışım ve benzetme yoluna gidilmiş midir? Nasıl?
6. “Çekirdeği henüz süt bağlamış masmavi bir erik” tanımlaması, doğadaki en güzel gelişmeler ile aşk arasında kurulan bağlantıdır. Burada çağrışımların rolü var mıdır? İlkbahar’ın gelişi ile insan duygularındaki yoğunluk açısından değerlendiriniz.
7. Siz olsanız, “çekirdeği henüz süt bağlamış” ve masmavi” söz grubuplarının yerine hangi sözü veya söz gruplarını kullanırdınız.
8. Burada imgeler, söz sanatları ve çağrışımlarla günlük konuşmadan ayrıldığını, şairin kendine özgü yeni bir dil oluşturduğunu söyleyebilir miyiz? Şiirin size çağrıştırdıkları çevresinde düşüncelerinizi söyleyiniz.

ANLAMA -YORUMLAMA






KOŞMA

Ala gözlerini sevdiğim dilber
Sana bir tenhâda sözüm var benim
Kumaş yüküm dost köyüne çözüldü
Bir zülfü siyaha nazım var benim.

Ak ellere al kınalar yakınır
Ala göze siyah sürme çekinir
Dostu olan dost yoluna bakınır
Dosta giden yolda izim var benim.

Yiğit olan gizli sırrı bildirmez
Güzel olan gül benzini soldurmaz
Her olur olmaza meyil aldırmaz
Bir şahan avlar da bazım var benim.

Karac’oğlan der ki konanlar göçmez
Bu ayrılık bizlen arasın açmaz
Bir kötü gönlüm var güzelden geçmez
Ne güzele doymaz gözüm var benim

Karacaoğlan


1. “Ala göz”, “zülfü siyah”, “ak eller”, “al kınalar”, “güzele doymaz göz” gibi tanımlamaların günlük hayatta kullanımları ile şiirdeki kullanımlarını karşılaştırınız.
2. Şiirde kullanılan benzetmeler hangileridir. Bu benzetmelerin Karacaoğlan’ın duygularını anlatmada yüklendiği anlamlar var mıdır?
3. Şiirdeki duyguları kullandığınız sözcüklerle anlatınız. Karacaoğlan’ın anlatımıyla sizin anlatımınız arasındaki farkı tartışınız.
4. Karacaoğlan’ın şiiri, nasıl bir yaşama tarzını gözlerinizin önüne getirmektedir? Bu yaşama tarzını kullanılan sözcükler mi, şiirin bütününe yayılmış çağrışımlar mı hatırlatmaktadır? Tartışınız.



UÇUN KUŞLAR

Uçun kuşlar uçun, doğduğum yere;
Şimdi dağlarında mor sümbül vardır.
Ormanlar koynunda bir serin dere,
Dikenler içinde sarı gül vardır.

O çay ağır akar, yorgun mu bilmem?
Mehtâbı hasta mı, solgun mu bilmem?
Yaslı gelin gibi mahzun mu bilmem?
Yüce dağ başında siyah tül vardır.

Orda geçti benim güzel günlerim.
O demleri anıp bugün inlerim:
Destan-ı ömrümü okur dinlerim
İçimde oralı bir bülbül vardır.

Uçun kuşlar uçun, burda vefa yok.
Öyle akar sular, öyle hava yok.
Feryadıma karşı aks-i seda yok.
Bu yangın yerinde soğuk kül vardır.

Hey Rıza, kederin başından aşkın,
Bitip tükenmiyor elem-i aşkın!
Sende –derya gibi- daima taşkın
Daima çalkanır bir gönül vardır.

Rıza Tevfik Bölükbaşı

1. İlk dörtlükte yer alan dağlar, ormanlar, dikenler nasıl tanımlanmışlardır?
2. “Çay ağır akar”, “mehtâbı hasta”, “yüce dağ başında siyah tül”, destan-ı ömrüm”, “oralı bir bülbül”, “çalkanır bir gönül” söz grupları sizde hangi duyguları uyandırmaktadır?
3. “Bu yangın yerinde soğuk kül vardır” şiirde hangi amaçla yer almaktadır?
4. Şiirde hangi benzetmeler kullanılmıştır? Bu benzetmelerin şiirin anlamına neler kazandırdığını tartışınız.
5. “Elem-i aşk” ile “daima taşkın, daima çalkanır gönül” arasında nasıl bir ilişki vardır? Şiirin bütünü üzerinde düşünerek cevaplayınız.


DEĞERLENDİRME

SÖYLE SEVDA İÇİNDE TÜRKÜMÜZÜ

Söyle sevda içinde türkümüzü
Aç bembeyaz bir yelken
Neden herkes güzel olmaz
Yaşamak bu kadar güzelken?

İnsan dallarla, bulutlarla bir,
Aynı mavilikten geçmiştir.
İnsan nasıl ölebilir
Yaşamak bu kadar güzelken?


1. “Bembeyaz bir yelken” söz grubunun günlük konuşma dilimizde ve şiir içerisinde yüklendiği anlamlar nelerdir? Karşılaştırınız.
2. Birinci dörtlükteki “neden herkes güzel olmaz” ile ikinci dörtlükteki “insan nasıl ölebilir” mısraları cevabı beklenen sorular mıdır? Yoksa bir duygu hâlini vurgulamak için mi sorulmuşlardır. Bir sonraki mısralar ile birlikte değerlendirerek cevaplayınız.
3. Dal, bulut ve mavilik şiirde neye benzetilmişlerdir? Şair bu benzetme ile hangi duygusunu anlatmak istemiştir?
4. Yukarıdaki şiiri, ele aldığı benzetmeler bakımından Karacaoğlan’ın koşması ile karşılaştırınız. Farklılığın nedenlerini tartışınız.


AÇIKLAMALAR
Şiir, günlük konuşmalarımızda kullandığımız doğal dilden kaynağını alır. Bu doğal dilin bireysel tarzda kullanımından ortaya çıkar. Şiirde insana özgü coşku ve heyecan dile getirilir. Burada günlük hayatta konuştuğumuz doğal dilin göstergelerine yeni anlam ve değerler yüklenerek şiir dili oluşturulur.

Bir duygunun veya bir heyecanın anlatımında, şair, herkesin konuştuğu dille kendi dünyasını dile getirmeye çalışır. Bunu da imgeler yardımıyla gerçekleştirir. Dil göstergeleri sayılı ve sınırlıdır. Ancak insan hayalinin ve düşüncesinin sınırı yoktur. İşte imgelerin ortaya çıkışı sınırlı olanla sınırsız olanı anlatabilme arzusudur. Böylece, kullanılan dilden hareketle yeni bir dil oluşturma yoluna gidilir. Dil göstergelerinden bu tarzda yararlanarak oluşturulan söz kalıplarına imge diyoruz.

Şiir dili imgeye dayanır. İmgelerin oluşturulmasında da mecazlara dayanılır. Mecaz, bir sözün kendi anlamı dışında kullanılmasıdır.

Şiirde her zaman imgeye başvurulmaz. Bilinen, tanınan, her gün görülen insanları ve durumları anlatmada imge kullanma yoluna gidilmez. Ancak yeni karşılaşılan bir durumu veya görünüşü anlatmada imgeye başvurulur.

Şiir çeşitli söz sanatlarıyla oluşturulur. Mecazın dışında benzetme (teşbih), kinâye gibi söz sanatlarına rastlanır. Söz sanatlarıyla, dil birlikleri sayısız denilebilecek anlamlara ulaşır.
Şiir dilinin oluşmasında önemli ögelerden biri de çağrışımlardır.

Çağrışım, şiirde sözcüklerin kendi anlamları dışında kullanılarak kazandıkları anlam değerleridir. Şiiri okuyucusunu farklı dünyalara ve duygulara taşır. Böylece de, anlamı zenginleştirir.

Çağrışımlarda söyleyişin ve sesin de rolü vardır. Şiirde ses, çağrışım ve söyleyişle sözcükler, kendi anlamları dışında yeni değerler kazanır.

Hiç yorum yok:

reklam izle kazan

SPONSOR REKLAMLAR