18 Şubat 2009 Çarşamba

Tarikat ve tasavvuf büyüklerinden örnek tavırlar!

Tarikat ve tasavvuf büyüklerinden örnek tavırlar!

Soruyu şöyle sormuş okuyucum: "Tarikata da, tasavvufa da karşıyım." diyerek maneviyat büyüklerine duyduğumuz saygıyı yıkmak isteyenlere siz nasıl bakıyorsunuz?

Her meslekte olması mümkün olan kötü örnekleri öne çıkarıp da, tarikat ve tasavvufta hiç iyi örneklerin verilmediğini iddia etmek doğru olur mu? Yok mu onların da takdir toplayan tavırları?

Efendim, aslında tarikatın telkin ettiği tasavvuf, İslam'ı aşk ve şevk duyarak yaşama halidir. Bu aşkı insanlar bazen bir tasavvuf büyüğünden alır, bazen okuduğu irşat kitaplarından, bazen de çevresinde gördüğü güzel örneklerden.. Geçmişte bir tasavvuf büyüğünde de, bir fıkıh aliminde de, hayranlık uyandıran çok güzel örnekler görülmüş, topluma yön veren bu güzel örnekler çok da etkili olmuştur. Halen ihtiyaç duyduğumuz bu örnek tavırlardan bazılarına birlikte bir göz atalım isterseniz.

1- Şam'ın ileri gelen mutasavvıf ve muhaddis âlimlerinden İbn-i Muhayriz (vefatı: 99), alışveriş için kimsenin dikkatini çekmeden girdiği mağazadan alacağı malları seçiyordu ki, bu sırada kendisini fark eden birinin mağaza sahibine, "Mallara bakan şu zat Şam'ın büyük mutasavvıflarından İbni Muhayriz'dir, Ona ucuza ver." dediğini duydu. Bu tanıtımdan rahatsızlık duyan tasavvuf büyüğü, kitaplık çaptaki ikazını şöyle yaptı: - Biz buraya paramızla mal almaya geldik, dinimizle değil! Bizim ilmimiz İslam'ı doğru anlamak ve doğru yaşamak içindir, ucuza mal almak için değil. Lütfen herkese nasıl satıyorsanız bize de aynı fiyattan satın, ilmini menfaatine alet eden din adamı durumuna düşürmeyin bizi!

Evet, toplumun tüm kesimlerine verilen muhteşem bir samimiyet mesajıdır bu. Kimse bu samimiyet mesajını basite alamaz, günümüzde böyle etkili örneklere ihtiyaç yoktur diyemez.

2- Nişabur'un mübarek mutasavvıfına (258) bir talebesi şöyle sordu: -Ben ihlasta mı ilerliyorum, yoksa riyada mı, nasıl kontrol edebilirim kendimi? Cevaba bakın lütfen: -Seni övenle yeren, nazarında bir olduğu zaman ihlasta ilerlediğini düşünebilirsin. Öyle değil de seni öveni seviyor, yerene kızıyorsan, ihlasta değil benlikte ilerliyorsun demektir. Unutma! İnsanların övmesi kurtarmaz, yermesi de batırmaz. Mühim olan, Allah'ın övmesidir. Çünkü cennetle cehennem O'nun elindedir!.

3- Bir ihlas ve tevazu örneği de müctehid alimlerimizden verelim. Ahmed bin Hanbel (H. 241) Bağdat'ta pazardan dönüyordu. Onu elinde pazar çantasıyla gören biri koşarak gelip çantasını alarak taşımak istedi. Vermek istemeyince de ısrar etti: - Efendim, bizim vazifemizdir büyüklerimize hizmet etmek! Ahmed bin Hanbel, şu karşılığı verdi: - Biz kendimizi, çantası taşınacak büyüklerden bilirsek bu kibir olur, küçüklüğümüzün delilini teşkil eder. Bu sebeple bizi çantası taşınacak büyüklerden bilmek size sevap kazandırsa bile bize günah getirir. En iyisi, kendi yükümü kendim taşımalıyım. Çünkü mahşerde de herkes kendi yükünü kendisi taşıyacak, kimse kimsenin yükünü yüklenmeyecektir!

4 - Bu gibi hasbi önekler geçmişe mahsustur, denemez. Onların günümüzdeki devamından da örnek verebiliriz. Benim İlk hocalarımdan Gönenli Mehmet Efendi (vefatı: 1991) elini öpmek isteyenlere, "Ben kendimi eli öpülecek biri olarak görmüyorum" diyerek el öptürmek istemez, ısrar edenlere de şöyle çıkışırdı: - Benim elimi öpeceğine kendi elini öp! Çünkü derdi, benim elimi öpme tevazuuna sahip olan adamın eli öpülür! Ne dersiniz, basit görülüp de yok sayılabilir mi böylesine mesaj yüklü mükemmel örnekler?


AHMED ŞAHİN
Zaman
17 Şubat 2009, Salı

Hiç yorum yok:

reklam izle kazan

SPONSOR REKLAMLAR