18 Şubat 2009 Çarşamba

İSTİKLÂL MARŞIMIZIN KABUL EDİLMESİ (12 Mart)

İSTİKLÂL MARŞIMIZIN KABUL EDİLMESİ (12 Mart)

Dinler, milletler, toplumlar, varlıklarını kökleştirmek, birliklerini ve güçlerini artırmak, amaçlarını, ortak ideallerini gönüllere yerleştirmek için müziğin çekiciliğinden yararlanmışlardır. Bu amaçla ordulara, erlere, çeşitli meslek mensuplarına, dernek ve kuruluşlara, kurumlara, türküler ve marşlar yakılmış, bunlar hep bir ağızdan söylenmiştir.Bu gibi müzik parçalarının doğru, pürüzsüz, coşkulu ve saygılı söylenmesi için, yönetici durumunda olanlar tarafından titizlik gösterilmiştir. Müzik de diğer sanat dalları gibi, toplumların duygularını ifade eder. Hindistan'da yabancılar karşılaşınca birbirlerine kim olduklarını sormazlar: "Siz nasıl türkü söylersiniz?" diye sorarlarmış. Çünkü müzik bir insanın ruhsal durumunu, kişisel ve toplumsal özelliklerini, (aşağı-yukarı) nereli olduğunu, nüfus cüzdanı kadar belirtir.
M.Ö. VI. yüzyılda yaşamış olan bilge Antisnes: "Bir milletin müziği değişirse, o ülkenin kanunları da değişir." demiştir.
Montesquieu: (Monteskiyö) "Bir ülkenin türkülerini yakanlar, kanunlarını hazırlayanlardan daha önemlidir." diyerek müziğin toplumsal önemini belirtmiştir.
Batıda ulusal kurallara göre devletler kurulunca, bunların bayrakları gibi, kendilerini tanıtan, simgeleyen marşları olması gerektiği anlaşıldı. Bu türküleri diğerlerinden ayırmak için, adına "millî marş" denildi. Fransa'da 1789 ihtilallinden sonra millî marş kendiliğinden doğdu. Öteki milletler de çeşitli yollardan ve düşüncelerden geçerek millî marşlarını yaptılar.
Türklerde çalgı, bağımsızlık ve egemenlik simgesidir. Türk toplulukları, bağımsız bir devlet kurunca, bunu kamuoyuna yaymak için çadır kurar, bayrak çeker, davul çalarlardı. Büyük Türk devletleri içinde devlet olmaya değer beylikler türeyince hakan bunlara bağımsızlık simgesi olarak bayrak, davul, çadır ve yiyecek gönderirdi. Osman Gazi uç-beyi olunca, bağlı bulunduğu Selçuklu Sultanı kendisine egemenlik simgesi olarak davul ve bayrak göndermişti.
Yalnız Batı'da değil, bizde de, egemenlik simgesi olarak göz için bayrak, kulak için müzik olduğunu bu gerçeklik göstermektedir. Davul yalnız bir çalgı olarak kalmayıp, bunun yanına başka enstrümanlar da (katılarak "Mehter takımı" ve "Mızıka-i Hümayun" a kadar ulaşan bir gelişme görülmektedir.
Bu ilerlemede, kökü millî varlığımızda bulunan inançlarla, batı uygarlığından gelen bilgilerin sarmaşarak bağlaşıp 'kaynaştığı gözlenmektedir.


İSTİKLÂL MARŞINA İHTİYAÇ DUYUŞUMUZ

Batı ile ilişkilerimiz gelişmeye başlayınca, onların önemli gördükleri yönleri kendimize örnek almaya başlamışız. Batılılarla olan ilişkilerimizde bizim de bir millî marşımız olması gerektiği anlaşıldı, destanlaşan Köroğlu türkülerimiz vardır. Fakat bunların hiçbirisi geneldeki millî marş boşluğunu dolduramaz. Hepsi de halk arasında duygulu ve coşkuluca söylenir ama, devletçe seçilmiş, milletçe benimsenmiş, resmî bir marş boşluğu hissedilir.
Millî Marşımızın olmayışı, zaman zaman bizi zor durumlara düşürüyordu. İstiklâl Marşımızın kabul edilmesinden önce Türk sporcuları Avrupa'da uluslararası bir karşılaşmaya giderler. Karşılaşma öncesi diğer takımın sporcuları kural gereğince sırayla millî marşlarını bir ağızdan söylerler. Sıra bizimkilere gelince, devlet ve milletçe kabul ettiğimiz bir millî marşımız olmadığı için zor durumda kalırlar. Bu kez hep bir ağızdan: "Hamsi koydum tavaya.." türküsünü söyleyerek, o an için işin zorluğunu geçiştirirler. Burada millî bir marş eksikliği bütün açıklığı ile hissedilmiştir.


İSTİKLÂL MARŞI İÇİN YARIŞMA AÇILMASI
Kurtuluş Savaşı'nın ilk yıllarında, ordunun eğitimi bakımından müziğin önemi takdir edilerek, halkı ve askerleri coşturacak, inanç ve güvenlerini artıracak bir millî marş yazdırılması ve bestelenmesi düşünülür. O günlerde yazar ve şairlerimiz, gazete ve dergilerde millî duyguları coşturucu yazı ve şiirler yazarlar. Güzel konuşma 'becerisi olanlar askerler ve halkın arasında ateşli, heyecanlı konuşmalar 3'apar-lardı. Benzeri etkinlikler okullarda da görülüyor ve etkili oluyordu. Mehmet Emin Yurdakul, Semih Rıfat gibi şairlerimiz cepheye giderek askerlerin anlayacağı dilde (konuşmalar yapıyor, şiirler okuyorlardı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde de bir irşat encümeni kurulmuştu.
Bu sırada Batı Cephesi Komutanlığı askerlerin ve halkın millî duygularını geliştirerek coşturacak bir şiir yazılıp bestelenmesini kararlaştırır.
Bunun için yarışma açılmasını, birinci olacak şiiri yazana 500 Lira, besteleyene de 500 Lira ödül verilmesini uygun bulur.
Bu yarışmaların düzenlenerek sonuçlandırılması görevi, Millî Eğitim Bakanlığına verilir. Konu Millî Hükümet'in ilk Maarif Vekili {Millî Eğitim Bakanı) Dr. Rıza Nur ile Batı Cephesi Komutam İsmet Paşa (İnönü) arasında görüşülerek karara varılır. Millî Eğitim Bakanı Dr. Rıza Nur bu işle, o zamanlar yeni (kurulmuş bulunan bakanlığının müsteşarı' durumundaki Kazım Nâmi Duru'yu görevlendirir. Aynı konu İsmet Paşa ile müsteşar Duru arasında da görüşülür. Bu arada Dr. Rıza Nur Millî Eğitim Bakanlığı'ndan ayrılır. Yerine Antalya Milletvekili Hamdullah Suphi Tanrıöver getirilir. Bu aşamada İstiklâl Marşının yazılması için yarışma açılır. Yarışma bir genelgeyle okullara duyurulur. Gazetelere ilân verilmez. Ancak, o zamanlar bu şiiri yazabileceğine inanılan şairlere de özel mektuplarla yarışmaya katılma çağrısı yapılır.
Açılan bu yarışma ilgi görür. Ancak katılanların arasında Mehmet Akif Ersoy yoktur. Bu işin para karşılığı yapılmasını Akif gururuna ve duygularına kabul ettiremediğinden yarışmaya katılmaz. O'nun yarışmaya girmemesinin nedenini Millî Eğitim Bakanı Tanrıöver öğrenerek kendisine özel bir mektup gönderir. Soruna gereken çözümün getirileceğini belirterek yarışmaya katılmaya çağırır. Bu güvence üzerine Mehmet Akif de İstiklâl Marşını yazarak yarışmaya katılır.
Yarışmaya toplam 724 şiirle [katılım sağlanır. Bakanlıkta kurulan komisyonda bunların 717 tanesi elenir. Aralarında Akif'in yazdığı İstiklâl Marşı'nın da bulunduğu 7 şiir bugünkü deyimi ile finale kalır. Âkif'ten başka, Kâzım Karabeikir Paşa, Kemalettin Kamu, Muhittin Baha Pars, Hüseyin Suat da yarışmaya katılan ünlülerdir.
Millî Eğitim Bakanı 'Hamdullah Suphi Tanrıöver, İstiklâl Marşı'nı finale kalan yedi şiir arasından TBMM'nin seçmesini istiyordu.


İSTİKLÂL MARŞININ TBMM'DE KABUL EDİLMESİ
İstiklâl Marşı yarışmasına katılan şiirler içinde Akif'in şiiri dikkatleri çekiyordu. Bu eser daha Meclis gündemine gelmeden önce yurt 'genelinde duyulmuştu. Şiir olarak Ankara'da 17 Şubat 1921 günü Hakimiyet-i Milliye Gazetesi'nin ilk sayfasında, yine aynı tarihli Sebülürreşat Dergisi'nin de birinci sayfasında, 21 Şubat günü ise, Kastamonu'da çıkan Açık Söz Gazetesinde yayınlandı. Kamuoyunca çok beğenildi.
Finale kalan yedi şiir çoğaltılarak milletvekillerine dağıtıldı. Bu sıralarda yılbaşı ve malî yılbaşı 1 Mart sayılıyordu. Millî Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey, Akif'in şiirini bütçe görüşmeleri sırasında Bütçe Komisyonu önünde okudu. Şiir çok beğenildi.
1 Mart yılbaşı günü olduğu için, şiirin yeni yılbaşında TBMM kürsüsünde okunması önerildi. Hamdullah Suphi Bey zaten çok iyi bir hatipti. Kürsüye gelerek o gür ve coşkulu sesiyle Akif'in şiirini okuyunca çok alkışlandı.
12 Mart 1921 günü yapılan Meclis görüşmeleri sırasında General Ali Fuat Cebesoy'un babası, Balıkesir Milletvekili İsmail Fazıl Paşa Akif'in şiirinin bir daha okunmasını teklif etti. Hamdullah Suphi Bey kürsüye gelerek, coşkulu ve heyecanlı olarak şiiri bir daha okudu. Milletvekilleri ayakta dinlediler ve alkışladılar. Aynı anda İstiklâl Marşı üzerinde tartışma ve görüşmeler başladı. Bazı milletvekilleri bu şiir seçiminin kurulacak özel bir komisyonda yapılmasını teklif ettilerse de, oturumu yöneten ikinci 'başkan Adnan Adıvar Akif'in şiirinin kabulünü milletvekillerinin oyuna sundu. Çoğunluğun oylarıyla 12 Mart 1921 de İstiklâl Marşı'mız kabul edildi.


İSTİKLÂL MARŞIMIZIN BESTELENMESİ
Daha önce belirttiğimiz gibi, İstiklâl Marşımızın bestesi de açılacak bir yarışma sonunda belirlenecekti. Akif'in şiirinin kabul edilmesinden hemen sonra, güftenin bestelenmesi için de yarışma açılması gerekiyor ve bekleniyordu. Düşmanların bu sıralarda günden güne İç Anadolu'ya yaklaşmaları, Polatlı yakınlarına kadar sokulmaları havayı gerginleştirmişti. Her şeye rağmen Millî Eğitim Bakanlığı beste yarışmasını açtı. Fakat sonuçlandırmaya zaman bulamadı. Yarışmaya 22 besteci katıldı. Bunların içinde, Zati Arca, Osman Zeki Ün-gör, İsmail Zühtü, Ali Rıfat Çağatay, Ahmet Yekta gibi isimler vardı. Hamdullah Suphi bey besteyi de TBMM'ne seçtirmek istiyordu. Fakat bu sıralarda düşmanla savaşıldığından buna fırsat bulunamadı. Yine bu sıralarda, İstiklâl Marş'ımızın Ankara'da Ahmet Yekta'nın, İstanbul'da da Ali Rifat Çağatay'ın besteleri çalmıyordu.
9 Eylül 1922'de güzel yurdumuz düşmanlardan arındırıldı. İstiklâl Marşı'nm bestesi ele alındı. İstanbul'da Osman Zeki Üngör yaptığı besteyi şefi olduğu "Mızıka-i Hümayun" un orkestrasıyla çalıyordu. Devlet Başkanı Mustafa Kemal Paşa, Osman Zeki Bey'in bestesinin güzel olduğunu duymuştu. Sanatçı Osman Zeki Üngör Ankara'ya çağrıldı. Mehmet Akif'in güftesi, Atatürk'ün önünde Osman Zeki Üngörün bestesine göre seslendirildi. Atatürk ve diğer dinleyenler bu besteyi çok beğendiler. Öğünden beri Osman Zeki Üngör'ün bestesi Türk Millî İstiklâl Marşı olarak kabul edilmiş oldu.
İstiklâl Marşımız, gerek şiir olarak, gerekse ezgi olarak yıllardır milletimizin göğsünü kabartmaktadır. Zor günlerinde milletimizin moral kaynağı olmuştur.


İSTİKLÂL MARŞIMIZIN ÇALINIP SÖYLENECEĞİ YERLER VE ZAMANLAR
1 — 28 Ekim'de Cumhuriyet Bayramı töreninin başlaması sırasında, Cumhuriyet Bayramında, geçit resmine başlamadan önce, devlet başkanının geçit resmini kabul edeceği yeri almalarından sonra.
2 — Zafer Bayramı'nda geçit resminden önce.
3 — Öteki resmi bayramların tören başlangıçlarında.
4 — Devlet başkanlarına yapılan karşılama ve uğurlama törenlerinde.
5 — Bayrak çekme ve indirme törenlerinde.
6 — Yüksek: rütbeli komutanlara yapılan karşılama ve uğurlama törenlerinde.
7 — Uluslararası spor karşılaşmalarında.
8 —Yabancı elçilerin kabullerinde.
9 — Askerî birlik, okul ve kurumlarda yapılan törenlerin başlangıcında.
10 — Devlet başkanının bulunacağı özel törenlerde.
11 — Devlet Büyüklerinin 10 Kasım'dakî Anıt Kabir ziyaretlerinde ve 'diğer hallerdeki Anıt Kabri ziyaretlerinde.
12 — Radyo ve televizyon yayınlarının başlangıç ve bitiminde.
13 — Dernek genel 'kurul toplantılarının başlangıcında.
14 — Askerî birliklerin yemin törenlerinde, alay günlerindeki törenlerde.
15 — 'Kişilere madalya takma törenlerinde.
16 — Okullarımızda yapılan bayrak törenlerinde.
İstiklâl Marşı'mız çalınır ve söylenir.

Hiç yorum yok:

reklam izle kazan

SPONSOR REKLAMLAR