8 Şubat 2009 Pazar

Türkiye dışarıya mahkûm mu ediliyor?

Rusya'nın AB ülkeleri ile anlaşmazlığından dolayı, kara kışın ortasında tedirgin olan Türk halkı, neden hep dış ülkelerin ağzına bakmak zorunda. Türkiye'de var olan enerji kaynakları kasıtlı olarak mı engelleniyor?

* Türkiye dışarıya mahkûm mu ediliyor? -

Rusya'nın doğalgazı azaltması, kara kışın ortasında kamuoyunu tedirgin etti. Hidroelektrik santrallerinin dörtte üçünü, linyitle çalışan santrallerinin ise üçte ikisini kullanmayan Türkiye, doğalgazda dışa bağımlılığın cezasını çekiyor. Doğalgazdaki bağımlılık, enerji politikalarındaki yanlışlıkları bir kez daha gündeme getirdi. Türkiye, kendi enerjisini kullanmazken, her yıl milyarlarca dolarını enerji ithalatına veriyor.

Türkiye, konutlardaki ısınmadan, sanayi tesisleri ve elektrik üretimine kadar pek çok alanda doğalgaza bağımlı bulunuyor. Yaz aylarındaki günlük 80 milyon metreküplük gaz tüketimi kış aylarında 140 milyon metreküpe çıkıyor.

Hidroelektrik santrallerinin dörtte üçünü, linyitle çalışan santrallerinin ise üçte ikisini kullanmayan Türkiye, doğalgazda dışa bağımlılığın cezasını çekiyor. Geçen yıl Rusya'nın, bu yıl da aşırı soğuklarla boğuşan İran'ın doğalgaz akışını durdurması, enerji politikalarındaki yanlışlıkları bir kez daha gündeme getirdi. Dünya'da en çok ülkemizde bulunan Bor rezervlerinin, Bor'u işleyecek teknoloji bulunmadığı için atıl durumda kalmasını ve "bulunamayan" petrolümüzü ise saymıyoruz bile.

Rusya'dan gelen doğalgazda da azalma meydana gelmesi, kara kışın ortasında bütün kamuoyunu tedirgin etti. Son günlerde, Rusya'dan gelen doğalgazda da Ukrayna'nın fazla miktarda çektiği gerekçesiyle azalma meydana gelmesi nedeniyle, Rus Batı Hattı'ndan da doğalgaz karşılanamıyor. Her doğalgaz sıkıntısı baş gösterdiğinde, hemen Rusya'nın kapısını çalan Türkiye, çoğunlukla eli boş dönüyor.
1 haftalık doğalgaz kaldı

İran ve Rusya'nın her doğalgaz kesintisinde Türkiye ya Rusya'dan gelen doğalgazı artırmaya çalışıyor ya da çok daha maliyetli olan LNG (sıvılaştırılmış doğalgaz) almaya başlıyor.

Türkiye, sıkıntı olmaması için Rusya Batı Hattı'ndan gelen doğalgazı ve Cezayir ve Libya'dan alınan pahalı LNG gazını artırmayı işleme koyuyor.
Ülkelere dağılımı!

Türkiye, Mavi Akım Projesi'ni imzaladığı Rusya'dan 25 yıl boyunca kademeli artışla yıllık 16 milyar metreküp doğalgaz alacak. Yine Rusya ile yapılan diğer iki anlaşmanın biri 25 yıllık. Buna göre yılda 6 milyar metreküp, 23 yıllık anlaşmaya göre de yılda 8 milyar metreküp doğalgaz satın alacak.

İran'la yapılan 25 yıllık anlaşmaya göre 10 milyar metreküp, Cezayir'den de 20 yılda 4 milyar metreküp doğalgaz alacak. Azerbaycan'la yapılan anlaşmaya göre 15 yılda 6,6 milyar metreküp, Nijerya'dan 22 yılda 1,2 milyar metreküp ve Türkmenistan'la imzalanacak 15 yıllık anlaşmaya göre de 16 milyar metreküp doğalgaz satın alacağız.
Petrol ve işgalciler!

Dünya'da fosil enerji kaynaklarına baktığımızda, rezervlerin yeterliliği açısından bir sorun yoktur. Bilinen üretilebilir rezervler; petrolde 40 yıl, doğal gazda 62 yıl, kömürde ise 216 yıl yetecek düzeyde. Mevcut rezervler açısından asıl sorun, bu kaynakların, dünya yüzeyinde coğrafi anlamdaki "eşitsiz" dağılımından kaynaklanıyor. Özellikle petrol ve doğal gaz kaynakları açısından böyle. Kömürde ise, diğer iki fosil kaynağa göre çok daha "dengeli" bir dağılım var ve bu özelliği de kömürün, özellikle arz güvenliği açısından, stratejik bir avantajını oluşturuyor.

Halen, dünya üretilebilir petrol rezervlerinin yüzde 65'i Ortadoğu'da yer alıyor. Ortadoğu'nun 1900'lü yılların başından bu yana, savaşların odağında yer almasının temel nedeni de bu.

ABD öncülüğündeki işgalci güçlerin, Irak'a yönelik saldırılarının da bu ülkedeki zengin

petrol ve gaz kaynaklarının paylaşımına, ticaretlerinin ve taşınma yollarının kontrolüne yönelik bir strateji olduğu biliniyor.
En çok Rusya'ya bağımlıyız!

Türkiye'de halen 862 kuyudan ham petrol, 163 kuyudan ise doğalgaz üretimi yapılıyor. Doğalgazda son 10 yıla bakıldığında da yerli üretimin özellikle son 5 yılda düzenli olarak arttığı görülse de ihtiyacı karşılamaya yetmiyor. Doğalgazda 1997-2006 arasında tüketim artışı yaklaşık yüzde 212 olarak gerçekleşti.2007 yılını ilk 6 ayında 18 milyar 11 milyon 970 bin metreküp doğalgaz tüketildi. 1 Ocak 1997 tarihinden 31 Temmuz 2007 tarihine kadar toplam 587 adet kuyu açıldı, bunun 146'sı petrollü, 161'i de gazlı olarak bitirildi.

Suriye sınırının sıfır noktasında mayınlardan temizlenen alanlarda açılan 25 kuyudan 21'i petrollü çıktı, fakat bu kuyuların da petrol açısından çok zengin olmadığı açıklandı.

Yetkililer, Karadeniz'den ise Türkiye'de tüketilen petrolün yaklaşık yüzde 15'inin karşılanabileceğini dile getiriyor.

Türkiye, 2007 yılının Ekim ayı sonu itibarıyla toplam doğalgazının, 18.572 milyar metreküpünü Rusya'dan, 5.323 milyar metreküpünü İran'dan ve 5.580 milyar metreküpünü de diğer ülkelerden satın alıyor. Türkiye'nin yıllık satın aldığı doğalgaz toplamı ise 30 milyar metreküp civarında.
Enerjinin yüzde 90'ı fosil yakıt!

Dünya, yılda 9 milyar ton petrol eşdeğeri enerji tüketiyor. Bu tüketimin yüzde 40'ı petrolden, yüzde 25'i kömürden, yüzde 25'i doğal gazdan, yüzde8'i nükleerden ve yüzde 2,6'sı da hidroelektrikten elde ediliyor. Petrol başta olmak üzere fosil yakıtlar, toplamda, dünya enerji gereksiniminde yüzde 90'la en belirleyici konumda.
Petrol varlığımız

Türkiye'nin başlangıçtan bugüne keşfedilen üretilebilir petrol rezervi, yaklaşık 1 milyar varil. Bu rezervin bugüne kadar yaklaşık yüzde 70'i tüketilmiş durumda. Kalan rezervimiz yaklaşık 300 milyon varil. Bu rezervin de gene yaklaşık yüzde 70'i TPAO'ya ait. Türkiye, yılda yaklaşık 25 milyon ton ham petrol tüketiyor ve bunun yüzde 89'unu ithal ediyor. Ülkemizde petrol alanında, bugüne kadar yapılmış olan arama çalışmaları son derece yetersiz. Başlangıçtan bugüne kadar (yaklaşık 70 yılda) açılmış arama, tespit ve sondajların toplamı, sadece 1.623 adet. Bu rakam, Türkiye'den çok daha az yüzölçümü olan ve sermaye birikimi çok yetersiz olan ülkelerde 1 yılda açılan kuyu sayısından çok daha az.
Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) Genel Koordinatörü ve Uluslararası Enerji Uzmanı A. Necdet Pamir:
Hidrolik ve linyit'e yönelmeliyiz!

Yanlış enerji politikalarıyla, yanlış kaynak tercihleriyle, planlama anlayışının reddedilmesiyle, bilimsel olmayan talep tahminleriyle ve ulusal kaynakları tamamen yadsıyan yaklaşımlarla ülkemiz, tam anlamıyla bir enerji bunalımı ve karmaşası ile karşı karşıya bırakılmıştır.

Ülkemizin linyit kaynaklarının üçte ikisi, hidrolik kaynaklarının dörtte üçü devreye konulmamıştır.

Hidrolik kaynaklar, temiz ve yenilenebilir kaynaklar olarak, dünya ülkelerinin enerji üretimlerinde çok önemli paya sahiptirler. Dünya genel enerji üretiminde yüzde 2,6 payı olan bu kaynak, ülkemiz için de çok önemli ve diğer ülkelerden farklı olarak, henüz dörtte üçü kullanılmamış bir kaynaktır.

Türkiye, özellikle iki enerji kaynağı açısından şanslı konumdadır. Bu kaynaklar da temiz ve yenilenebilir bir kaynak olan hidroelektrik ile 8 milyar tonun üzerindeki linyit kaynaklarımızdır. Ne var ki bu zengin kaynaklarımız, enerji üretiminde gereğince değerlendirilememiş durumdadır. Mevcut resmi verilere göre, hidrolik ve kömür kaynaklarımızın sadece üçte biri devreye alınabilmiştir. Linyit rezervlerimiz de, özellikle temiz yakma teknolojilerine dayalı santrallarda kullanılarak, mevcut kullanımından çok daha fazla oranda devreye alınabilmelidir.
Linyit kaynakları devre dışı!

Türkiye, zengin linyit kaynaklarını da yeterince devreye koyamamıştır. 8 milyar tonun üzerindeki linyit rezervlerimizin (300 milyon ton belirlenmiş ve potansiyel kaynakla 8.4 milyar ton)15, akışkan yatak teknolojilerine dayalı olarak inşa edilecek santrallarda kullanımı ile, hem santral veriminde artış sağlanması, hem de çevre etkisinin kabul edilebilir sınırlara inmesi mümkün olmaktadır. Petrol ve gazda olduğu gibi kömürde de, neredeyse 30 yıldır durma noktasında olan arama çalışmalarının yeni bir anlayışla ele alınması ve bir arama hamlesinin başlatılması gerekmektedir. Gelecekteki fiyat oluşumları üzerinde de hiçbir kontrolümüz olmayan ve genel enerji tüketimimiz içindeki toplam payları yüzde 65'ler seviyesinin altına düşmeyen bu petrol ve doğalgaz ithalatına, milyarlarca döviz ödeyen Türkiye, mutlaka ulusal kaynaklarını geliştirmek; petrol, doğal gaz ve kömür alanında, yıllardır durma noktasına gelen yurt içi aramacılığını yeniden ve bir "master plan" dahilinde canlandırmak zorundadır.
Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. İbrahim Atılgan:
Yenilenebilir kaynaklarımızı kullanmalıyız

"6 milyar nüfusa sahip dünyamızda sanayileşmiş ülkelerde yaşayan 1 milyar nüfus kullanılan toplam enerjinin yaklaşık yüzde 60'ını tüketirken, gelişmekte olan ülkelerde yaşayan 5 milyar

nüfus sadece yüzde 40'ını tüketmektedir. Bugün içinde bulunduğumuz enerji darboğazının, önümüzdeki yıllarda da devam edeceği anlaşılmaktadır. Çevre dostu ya da yeşil enerji türleri, geleceğin enerji kaynaklarıdır. Çevre koruma ölçütleri ve bunlarla ilgili yaptırımlar, günümüzde ulusal sınırları aşmakta; uluslararası bir nitelik kazanmaktadır. Bu nedenle, uluslararası ortak çözümlere etkin katılım sağlanmalı, yenilenebilir ve çevre dostu enerji kaynakları desteklenmeli ve geliştirilmelidir.

Enerji sektöründe teknolojik yenilik, çok boyutludur. Buna göre; eski, hantal ve verimsiz enerji teknolojileri, ilke olarak kullanılmamalı, maliyet düşürücü teknolojilere öncelik verilmelidir. Diğer bir husus da, Türkiye eskimiş enerji sistemlerinin tutsağı olmamalı, yeni yenilenebilir ve temiz enerji teknolojilerine yatırım yaparak, bu alandaki az gelişmişliğini, çok büyük bir ekonomik ve toplumsal gelişme atılımına dönüştürmelidir. Enerji kullanımı, üç büyük etkene göre biçimlenmekte ve gelişmektedir. Bunlar, piyasa koşullarının geçerliliği, çevre sağlığını koruma ve teknolojik yeniliklerdir. Enerji ekonomik kalkınmanın bir lokomotifidir. Kullandığımız enerjinin yüzde 62'sini döviz karşılığında ithal ettiğimiz halde, enflasyonu düşürmemiz için ilk yapılması gereken iş enerji sorununun çözülmesidir. Kendi enerjimizi kendimizin üretmesi gerekmektedir.

Türkiye'de linyit, taşkömürü, asfaltit, bitümlü şistler, ham petrol, doğalgaz, uranyum ve toryum gibi fosil kaynak rezervleri ile hidrolik enerji, jeotermal enerji, güneş enerjisi, rüzgar enerjisi ve biomas enerji gibi yenilenebilir (tükenmez) kaynak potansiyelleri bulunmaktadır. Düşük kaliteli olmasına rağmen Türkiye'de çıkan linyitler, ülkenin en ümit verici kaynaklarından bir tanesidir ve kaynağın üretimi devlet tarafından desteklenmektedir. Türkiye'nin resmi verilere göre 8,4 milyar ton linyit, 1,1 milyar ton taşkömürü, 1,1 milyar ton bitümlü şist ve 82 milyon ton asfaltit rezervi mevcuttur. 150 MW'tan büyük kömür santralları esas alındığında, 16000-17000 MW kurulu güce tekabül eden linyit potansiyelinin henüz yalnızca yüzde 37'sinin değerlendirildiği görülmektedir."

Hiç yorum yok:

reklam izle kazan

SPONSOR REKLAMLAR