6 Aralık 2008 Cumartesi

ADANMIŞ HAYATLAR: Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç



ADANMIŞ HAYATLAR: Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç
Yazar Prof. Dr. Cemalettin Latiç
1925 yılında Bosanska Kruba şehrinde doğan Aliya İzzetbegoviç Saraybosna’da büyüdü. 1943 yılında Alman Erkek Lisesi’ni bitiren Aliya II. Dünya Savaşı boyunca faşist ideolojiye, daha sonra ise komünist ideoloji ve uygulamalarına karşı çıkarak Mladi Müslümani (Genç Müslümanlar) isimli, kolej ve üniversite öğrencilerinden oluşan ve Bosnalı Müslümanları II. Dünya Savaşı sırasında yaşanan biyolojik soykırımdan; savaş sonrasında ise manevi soykırımdan kurtarmak amacını güden bir organizasyonun kurucusu oldu.

Image
İlk kez 1946 yılında tutuklandı ve 1949 yılına dek hapiste kaldı. O dönemde komünist rejim, Mladi Müslümani örgütüne mensup en yakın arkadaşlarını öldürdü, binlercesini de senelerce hapsetti. Bu, Güneydoğu Avrupa’da ortaya çıkan en büyük anti-komünist hareketin yok ediliş biçimiydi. Entelektüel çalışmalarından dolayı komünist hükümet Aliya’yı ve 12 Bosnalı aydını, 1983 yılında yargılayarak 14 yıl hapis cezasına çarptırdı.
Aliya İzzetbegoviç, öncelikli olarak özgürlük, İslami düşüncenin çağımızda yeniden canlandırılması ve yaygınlaştırılması, günümüz Müslümanlarının vahim durumunun iyileştirilmesi, Batı ile İslam dünyasının ilişkisi, İslam ile diğer dünya dinleri arasında bağlantı kurulması gibi konuları ele aldı.
Tutuklanmadan evvel yayımlanan üç kitabı: “İslam Rönesansı’nın Problemleri, Doğu-Batı Arasında İslam ve İslam Deklarasyonu” İdi. Bu kitaplar, Batılı gibi düşünen fakat Doğulu gibi hisseden bir Müslüman tarafından yazılmış ve en acımasız asırlardan birinin damgasını; “büyük ülke”nin planlarını, bonkör ve barbarca fikirlerin geçiş noktası olan, farklı kültür ve medeniyetlerin birlikte yaşadığı ve karıştığı “büyük bir sınır”da yaşayan talihsiz bir halkın kaderini taşımakta ve yansıtmaktadır.
“İslam Deklarasyonu” isimli kitabından dolayı Aliya İzzetbegoviç, 1983 yılında Saraybosna’da komünist mahkeme tarafından 14 yıl hapis istemiyle yargılandı. Ömrünün son 10 yılında İzzetbegoviç, bu eserine yönelik devam eden saldırılar, fikirleri hakkında yapılan birçok tahrifat ve manipülasyonlar yüzünden -ki bazıları bunlarla Bosnalılara yapılan vahşeti haklı göstermek istemiştir- bu kitabı hakkında yorum yapmak istememiş ve bu konuyu tarihe bırakmayı tercih etmiştir.

ImageSiyasi bir örgüt oluşturmak
Aliya İzzetbegoviç, 1988 yılının sonunda Yugoslavya hükümetinin “sözlü muhalefet sebebiyle cezalandırılan bütün mahkûmların serbest bırakılması” kararıyla hapisten çıktı ama Yugoslavya’daki siyasi durum gün geçtikçe daha zor ve sıkıntılı bir hal alıyordu.
Siyasi bir örgütü bulunmayan Bosnalı Müslümanların, silahsız bir şekilde savaşla yüzleştikleri II. Dünya Savaşı’nda tecrübe edilen durumun tekrarını önlemek için Aliya, 27 Mart 1990 tarihinde Demokratik Hareket Partisi (Stranka Demokratske Akcije-SDA) isimli bir parti kurdu. Böylece Bosna Hersek’te sosyal demokratikleşme süreci başlamış ve çok partili sistemle tanışılmış oldu.

Yugoslavya’nın gerçekleştirilemeyen kurtuluşu
18 Kasım 1990 tarihinde yapılan ilk çok partili seçimlerde SDA, parlamentodaki toplam 240 milletvekilliğinden 86’sını, Bosna-Hersek Cumhuriyeti’nin başkanlığını ve 7 üyeliğin 3’ünü kazanmıştı. Anayasal Bosna-Hersek Cumhuriyeti Başkanlığı toplantısında Aliya İzzetbegoviç başkan seçildi. Seçim sonuçlarına göre, SDA ve Hırvat Demokratik Birlik Partisi (Hrvatska Demokratska Zajednica-HDZ) ve Sırp Demokratik Partisi (Srpska Demokratska Stranka-SDS)’nin koalisyonundan oluşan bir hükümet kuruldu. Fakat bu hükümet, Bosna-Hersek Cumhuriyeti ve onun iç anayasası hakkında tamamen birbirinden farklı olan görüşlerinden dolayı hiçbir zaman görev yapamadı.
Fakat Sırp rejiminin “Büyük Sırbistan”ı kurma kararından ve Miloşeviç ile Hırvat Cumhuriyeti Başkanı Franjo Tudjman arasında Bosna-Hersek’i bölmek için yapılan gizli mutabakattan dolayı, Yugoslavya ayakta duramadı.
29 Şubat ve 1 Mart 1992 tarihlerinde ülkede referandum yapıldı. Vatandaşların %63’ü referanduma katıldı ve Bosna-Hersek’in özerkliği ve bağımsızlığı lehine oy kullandı. Referandumu baz alan AB, Bosna-Hersek’i 6 Nisan 1992 yılında tanıdı. Bir gün sonra ABD de aynı tepkiyi verdi. Aynı gün, Karadziç ve Miloşeviç, uluslararası platformda tanınan Bosna-Hersek’i, ülkenin Müslüman halkıyla birlikte diğer tüm vatansever yurttaşları yok etmek amacıyla, tamamen suç teşkil eden, askeri saldırılarına başladılar.
Bosnalı Sırpların liderleri, Bosna-Hersek referandumundan çıkan sonucu kabul etmemişler ve Sırp halkının bu konuda bağımsız bir şekilde tepki vermesinin önüne geçmişlerdi. SDS’nin lideri ve geleceğin savaş suçlusu Radovan Karadziç, parlamentonun açılış konuşmasında açık bir şekilde Müslümanları ve Bosna-Hersek barışını tehdit ediyordu.
Hızla gelişen savaş sürecinde, Bosna-Hersek Başkanlığı, Bosna-Hersek Cumhuriyeti ordusunu ve savaş hükümetini kurma kararı aldı.
Image
Saraybosna cehenneminde
2 Mayıs 1992 günü Aliya İzzetbegoviç, Başbakan Yardımcısı Zlatko Lagumdzija ve kendisinin resmi tercümanı olan kızı Sabina ile Lizbon’da yapılan barış görüşmelerinden dönerken Saraybosna Havaalanı’nda JNA tarafından gözaltına alındı. O gün, savunma kuvvetlerinin Saraybosna’yı kurtarmak için en önemli çatışmayı yaptıkları, en dramatik savaş günlerinden biriydi.
Bu günlerde, hastanelerde ve morglarda hiç boş yer yoktu; mezarlarlıklarda da yer kalmamıştı, ölü bedenler sokaklara dizilmişti. Cenaze törenleri keskin nişancıların en sevdiği yerler haline geldiğinden, defin işlemleri ya en az tehlikeli yerlerde (Kovaçi Parkı gibi) yapılıyor ya da şehitlerin toprağa verilmesi için gecenin karanlığı bekleniyordu
En korkunç savaş günlerinde ülkesi her gün çocuklarını kaybediyorken, ülkesi kanlar içindeyken, Başkan İzzetbegoviç dininden, ailesinden ve milletinden aldığı ahlaki prensipleri kaybetmemişti. Herhangi bir ulusa karşı kötü veya zarar verici bir ifadeyi asla kullanmamış; asla intikam çağrısı yapmamış, iyiliğin kötülüğe galip geleceği gerçeğine inanmaktan vazgeçmemiş, küstah ve kibirli davranmamıştı. İslam dünyasında yazar ve bilim insanlarına verilen en büyük ödül niteliğinde olan “Kral Faysal” ödülünü aldı.

ImageBM huzurunda soykırım
Saldırıların başından sonuna değin Aliya İzzetbegoviç, Bosna-Hersek ordusunu gizli bir şekilde silahlandırdı. Bu çalışmalar, savaş hattında bazı durum değişimlerine ve böylece müzakerelerin konumunun da değişmesine sebep oldu.
Fakat 1995 yılının yazında, BM tarafından korunduğu söylenen Srebrenitsa ve Zepa’nın kuşatılmış bölgelerinde, Bosnalı Sırplardan oluşan siyasi ve askerî yapılar, Slobodan Miloşeviç rejiminin yardımıyla, bu bölgeye sahip olmak amacıyla silahsız erkek, kadın, çocuk ve gençlerden oluşan yaklaşık 13 bin kişiyi katlederek bir soykırım gerçekleştirdiler. Bu soykırım dünya televizyonlarının, BM ve uluslararası toplumun bilgisi dâhilinde ve gözleri önünde gerçekleştirildi.
Savaşın son aşamasına ise Amerikan Askerî Üssünde, 21 Kasım 1995 tarihinde imzalanan Dayton Antlaşması ile ulaşılmış olundu. Bosna-Hersek devletinden üç temsilcinin yanı sıra, Sırbistan ve Hırvatistan siyasi temsilcileri ve dünya güçleri tarafından imzalanan bu anlaşma ile bir kez daha, Bosna-Hersek’in özerkliği ve tarihi sınırları teyit edildi. Bosna grubu, ülkenin iki çok uluslu idari bölge şeklinde ayrılmasını kabul etmek zorunda kalmıştı. Anlaşmanın 7. ek maddesiyle bütün mültecilerin ve yerlerinden sürülen insanların özgürce evlerine geri dönmeleri teyit edildi.
Siyasi hayatının sonuna kadar Aliya, ülkeyi, ülkenin kurumlarını kuvvetlendirmek, mültecilerin dönüşünü sağlamak, işlenen savaş suçlarının mahkemeye taşınmasını sağlamak, daha iyi uluslararası ilişkiler kurmak ve insan haklarının yayılması için mücadele etti.
Sağlık durumu kötü olmasına rağmen, savaştan sonraki dört yıl boyunca da ülkenin kalkınmasına önemli katkılarda bulundu. Birçok uluslararası konferansta, “Bosna Gayesi”ni, vurgulamaya devam etti. O, Doğu ile Batı’yı birleştirmek istiyordu. Sağlık durumundan dolayı, Ekim 2000’de, Bosna-Hersek başkanlığı görevinden çekildi. Bir yıl sonra, SDA’nın ömür boyu onursal başkanı olarak seçildi 9 Ekim 2003’te ebedi hayata geçti. Onun düşüncelerine ve siyasi hedeflerine saygı duyan 150 binden fazla kişi, cenazesine katıldı. Naaşı, Kovaçi Şehitler Mezarlığı’nda toprağa verildi.

Hiç yorum yok:

reklam izle kazan

SPONSOR REKLAMLAR