1 Aralık 2008 Pazartesi

AYIP ARAŞTIRMAK ve AYIP ÖRTMEK

AYIP ARAŞTIRMAK ve AYIP ÖRTMEK

İnsanlar, yuvalarından, özel hayatlarından ve kendilerinden emin olarak yaşama haklarına sahiptirler. Hangi sebeple olursa olsun, kişilerin dokunulmazlığını çiğnemek, aile sırlarını ortadan kaldırıcı harekette bulunmak dinimizce yasaklanmıştır. Hatta suçluyu bulmada bile olsa, insanların ayıplarını aramaya ruhsat verilmemiştir. İslâm’a göre hiç kimse iç görünüşüne göre dünyada takibata uğramaz; dış görünüşüne göre sorumlu tutulur. İç dünyasında olanın hesabını ahirette Allah’a verecektir. Kur'an-ı Kerim’de: "Ey inananlar! Zandan kaçınınız, zira zannın çoğu günahtır. Bir kimsenin noksanını ve ayıbını araştırmayınız."2 buyurulur. Bu ayette, insanların noksanlarının araştırılması, hatalarından bahsedilmesi, gizliden gizliye şahsî hayatındaki sırlara vâkıf olmaya çalışılması yasaklanmıştır.

Nefis, kişiye kendi kusur ve ayıplarını unutturup bir tarafa bıraktırır, sonra başkasının ayıp ve kusurlarını araştırmaya sevk eder. Başkalarının eksiklerini
araştırmaya kalkışmak da ahlâklı insanın işi değildir. İslâm, başkalarının ayıplarını ve kusurlarını aramayı şiddetle yasaklarken, Müslüman’a da bu hakkı vermemiştir. Hz. Peygamber: "Müslümanların ayıplarını, gizli hâllerini araştırmaya çalışırsan, onları ifsat eder veya ifsada yaklaştırmış olursun."3 buyurmuştur.

Hz. Peygamberimiz ayıp araştıranların zayıf imanlı kişiler olduğuna işaret edip şöyle buyurdu: "Ey diliyle Müslüman olup kalbiyle işlememiş olanlar! Müslümanları üzmeyin, onları ayıplamayın ve onların kusurlarını araştırmayın. Şu bir gerçektir ki her kim Müslüman kardeşinin ayıbını araştırırsa Allah da onun ayıbını meydana çıkarır ve Allah her kimin ayıbını meydana koyarsa, evinin içinde bile olsa onu kepaze eder."4 “Müslüman kardeşinin ayıplarını örten, bir ölüyü diriltmiş gibidir."5

Başkalarının kusur, eksiklik, utanılacak şey, suç, cürüm, şeref ve haysiyete aykırı davranış, nezaket ve terbiye dışı, fena, kötü, utanç verici şey cinsinden yaptığı işlerin duyulmasını, görülmesini önlemek, yayılmasına mani olmak durumundayız. Toplumu ve insanları kötülüklerden korumak için işlenen ayıpları örtmek ahlâkî faziletlerin başında gelir. Böylece İslâm’ın övdüğü, Müslümanlarda bulunmasını istediği faziletlerden birisi de başkalarının ayıp ve kusurlarını örtmek ve gizlemektir. Buna karşılık, bir Müslüman’ı küçük düşürmek, şahsiyetini lekelemek ve onu rezil etmek için ayıplarını araştırmak ve başkalarına anlatıp açıklamak ise büyük bir ahlâksızlık olup, İslâm tarafından yasaklanmıştır. Resulullah da bir hadiste “Birbirinizin özel ve mahrem hayatını araştırmayın."6 buyurmaktadır.

Müslüman’ın ayıp araştırması değil, bilakis gördüğü ayıp ve kusurları örtmesi gerekir. İnsan başkalarının ayıp ve kusurunu değil, kendi ayıp ve kusurunu görmeye çalışmalıdır. Peygamber Efendimiz “Kendi ayıbı, insanların ayıbını görmekten alıkoyan kimseye müjdeler olsun."7 buyurmuştur. Ayıpların araştırılıp ortaya dökülmesi; insanları birbirine düşürmekten, aralarında kin ve düşmanlık tohumları ekmekten, fenalıkların yayılmasından başka bir şeye yaramaz. İnsanların gizli kalmış kusurlarını açıklamak, herkese duyurmak onların utanma duygularının yok olmasına, sosyal kontrolün azalmasına ve böylece ahlâksızlığın süratle yayılmasına da sebep olur.

Resulullah: “Müslümanların ayıplarını, gizli hâllerini araştırmaya kalkışırsan, onları ifsat eder (ahlâklarını bozar) veya ifsada yaklaştırmış olursun."8 buyurmuştur. Peygamberimiz ve ashabı, kimsenin ayıplarını araştırmamış ve araştıranları da şiddetle kınamıştır. Peygamberimizin: "Din kardeşini bir suçundan dolayı ayıplayan kimse, o suçu (günahı) kendisi de işlemedikçe ölmez."9 uyarısını da hiç bir zaman unutmamak gerekir.

Bir gün Hz. Ömer'in yanına bir adam geldi ve ona şöyle dedi: "Benim bir kızım var, cahiliye devrinde onu diri diri toprağa gömmüş, sonra da ölmeden çıkarmıştık. İslâmiyet geldikten sonra ben de kızım da Müslüman olduk. Fakat kızım Allah'ın yasakladığı bir şeyi yaptı ve cezalandırılması gerekti. Bunun üzerine, bir yerde bıçakla kendisini kesmek istemiş. Biz durumu haber alır almaz koştuk, fakat boyun damarlarından birini kesmişti. Hemen tedavi ettik, iyileşti. Yaptığına pişman oldu. Tövbe ederek bir daha böyle bir şey yapmamaya karar verdi. Bir kabileden dünür geldi. Ben de olanları olduğu gibi anlattım." Hz. Ömer, adamın bu sözlerine kızarak: "Allah’ın gizlediğini açığa mı vuruyorsun? Vallahi eğer kızının başından geçenleri başka birine daha anlatırsan herkesten önce cezanı ben veririm. Git, kızı diğer kızlar gibi evlendir”10 dedi.

Müslümanların başkalarının günah ve kusurlarını, işledikleri ayıpları örtmeye çalışmaları nasıl önemli bir ahlâkî görevleri ise; aynı şekilde kendi günah ve kusurlarını da ifşa etmemeleri gerekir.



Dipnotlar:

1) Ayıp: Kusur, noksan, eksiklik, leke, fena, uygunsuz, utandıracak veya utanmaya sebep olan hâllerdir

2) (el-Hucurât, 49/12)

3) (Ebû Dâvûd, Edeb, 37)

4) (Tirmizî, Sünen, B. 84, 2101)

5) (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58)

6) (Müslim, Birr ve Sıla, 30)

7) (Aclûnî, Keşfu'l-Hafa, II, 46)

8) (Riyazü's-Sâlihin, III,154)

9) (Tirmizî, Kıyâme, 53)

10) (Y. Kândehlevî, Hadislerle Müslümanlık, III, 1021).

Hiç yorum yok:

reklam izle kazan

SPONSOR REKLAMLAR