21 Mayıs 2009 Perşembe

HUŞU DUYUYOR MUYUZ ?

HUŞU DUYUYOR MUYUZ ?
2009-05-13 10:49:17
Kur�ân-ı Kerim�de şöyle buyurulmuştur:
�Namazlarında huşu� duyan müminler iflah olmuşlardır.� (İflâh oldukları söylenen müminlerin vasıfları şöyle devam eder: �Onlar eğlence türü boş şeylerden yüz çevirirler. Zekât verme vazifesini yerine getirirler. Onlar, cinsiyet organlarını haramlara karşı korurlar...
Onlar, emanetlere ve verdikleri sözlere riâyet ederler. Onlar namazlarına devam ederler. Bunlar Firdevs cennetine vâris olurlar ve orada ebediyyen yaşarlar.� Müminûn, 1-11)

Bil ki, bu âyette iflah olmanın şartı olarak zikredilen huşu�, bazı âlimlere göre, namaz kılarken korku ve haşyet duymak gibi kalbe âit hâllerdir. Bazı âlimlere göre ise, hareketsiz durmak, kendisiyle oynamamak, baş ve bakışıyla Kıbleden başka tarafa dönmemek gibi vücuda yönelik fiillerdir. Ancak huşu�un aslı bunlardan hangisi olursa olsun, diğeri de onunla beraberdir. Onun için ALLAH Resulü aleyhissala-tu vesselam, bir adamın namaz içinde sakalıyla oynadığını görünce şöyle buyurmuştur:

�Bu adamın kalbi huşu� duysaydı, eli de huşu� duyardı.�




HUŞU DUYUYOR MUYUZ?

Namaz kılarken huşu� duymanın farz veya fazilet olduğu konusunda da iki görüş vardır. Huşu�un farz olduğunu söyleyen âlimler, �Beni anmak için namaz kıl.� (Tâhâ, 14) âyetiyle, �Kişiye kıldığı namazdan ancak anladığı ve duyduğu kadar sevap vardır.� hadisine dayanmışlardır. Çünkü huşu�, namaz kılarken ALLAH teâlâ�yı anmak, namaz kıldığını düşünmek ve namazın mânası olan ALLAH teâlâ�ya itaati duymak demektir.

Bir âyette de, aynı anlamda olmak üzere, �Sakın, gafillerden olma!� (A�râf, 205) denilmiştir.

Ebû Hüreyre radıyALLAHu anh şunu söylemiştir:

�ALLAH Resulü aleyhissalatu vesselam, önceleri namaz kılarken ara sıra başını kaldırıp gök tarafına bakardı. Huşu� emreden âyetler geldikten sonra bunu terk etti ve başını hafifçe eğip secde yerine baktı.�

Hasan Basrî, ALLAH Resûlü�nun şu hadisini rivayet etti:

�Günde beş vakit namaz, evinizin önünde akıp geçen gür bir nehir gibidir. Bu nehirde günde beş defa yıkanırsanız, vücudunuzda kir kalır mı? Beş vakit namaz da kalplerinizi böyle temizler.� Ondan sonra da şu yorumu ekledi:

�Kalpleri nehir suyu gibi temizleyen namaz, huşu� ve huzur duyarak kılınan namazdır.�

ALLAH Resulü aleyhissalatu vesselam şöyle buyurmuştur:

�Namazı ilk vaktinde kılan, rükû, sücud ve huşu�unu tam yapan bir kimsenin namazı kristal gibi aydınlık ve parlak bir şekilde göğe çıkar ve çıkarken sahibine, �Sen beni gözettin, ALLAH da seni gözetsin.� diye dua eder. Onu vaktinde kılmayan, rükû, sücud ve huşu�unu eksik yapan bir kimsenin namazı ise kömür gibi siyah bir hâlde çıkar ve çıkarken sahibine, �Sen beni zayi ettin; ALLAH da seni zayi etsin.� diye beddua eder. Bu namaza göğün kapısı açılmaz ve o tekrar geri döner.� (Bir rivayette de �Bu namaz, eski bir paçavra gibi sahibinin yüzüne vurulur.� denilmiştir.)

ALLAH Resulü aleyhissalatu vesselam şöyle buyurmuştur:

�Kim dünyaya âit her hangi bir şeyi aklına getirmeksizin iki rekât namaz kılarsa, ALLAH teâlâ onun geçmiş günahlarını affeder.� (Âlimler demişlerdir ki, bu gibi hadislerle bildirilen af, kul hakkı ve büyük günahları kapsamaz. Hadis-i şerifler de bunları hariç tutmuşlardır.)

Şu bilinmelidir ki, namazın farz kılınması, hac ve umrenin emredilmesi ve diğer ibadetlerin önerilmesi ALLAH teâlâ�yı anıp hatırlamak,

O�nun azamet, büyüklük ve yakınlığını hissetmek içindir. Gaye ve maksat olan bu husus gerçekleştirilmezse, içi boşalan ibadetlerin mâna ve kıymeti kalmaz.

ALLAH Resulü aleyhissalatu vesselam şöyle buyurmuştur:

�Kişinin namazı onu günahlardan ve çirkin işlerden uzaklaştırmazsa, bu namaz onu ALLAH teâlâ�ya yaklaştırmaz, O�ndan uzaklaştırır.�

Kur�ân-ı Kerim�de şöyle buyurulmuştur:

�Namaz sahibini fuhuş ve kötü işlerden uzaklaştırır.� (Ankebût, 45) Bu âyete göre, sahibini fuhuş ve çirkin işlerden uzaklaştırmayan namaz, görünüşte namaz da olsa, hakikatte farz kılınıp emredilen ve çok sevap taşıyan namaz değildir.

ALLAH Resulü aleyhissalatu vesselam şöyle buyurmuştur:

�ALLAH teâlâ, kişinin kalbini de vücuduyla birlikte hazır bulundurmadığı namaza değer vermez ve ona bakmaz.�

Meşâyihten bir zat şöyle demiştir:

�Namaz kılarken aklı ve kalbini yanında tutmayan bir kimsenin; namazı içi boş bir namazdır.�

Âişe radıyALLAHu anha şunu söylemiştir:

�ALLAH Resulü aleyhissalatu vesselam, normal zamanlarda bizimle konuşur, biz de onunla konuşurduk. Fakat namaz vakti girince değişirdi ve o zaman öyle davranırdı ki, sanki ne biz onu tanımışız, ne de o bizi tanımıştır.� (İbadette ciddiyet bunu gerektirir.)

Ebûbekir ibni Abdullah şöyle demiştir:

�Namaz kılmak, arada vasıta bulunmadan doğrudan doğruya âlemin büyük padişahı ile konuşmaktır. Namaz kılmanın bu olduğunu bilenler, kaçınılmaz bir şekilde huşu� duyarlar ve duydukları huşu� onlarda sararma, titreme ve ağlama gibi hâller meydana getirir.�

Said et-Tunuhî, namaz kıldığı zaman, gözlerinden yaş eksilmezdi.

Hz. Ömer (Bir rivayette de Hz. Ali) radıyALLAHu anh, namaz vakti geldiğinde sararır, titrer ve şöyle derdi:

�Emâneti yerine getirmenin zamanı geldi. Bu emanet göklere, yere ve dağlara teklif edilmiş, onlar korkup kabul etmekten imtina etmişler. Biz ise onu kabul etmişiz.� (Bu söze göre emanet, ALLAH teâlâ�ya ibadet etmektir. İbadetin en büyüğü de namazdır.)

Ali ibni Hüseyin (Zeynülâbidin, Hz. Ali�nin torunu) namaz kılmak için abdest aldığı zaman yüzünün rengi uçar ve sararırdı. Neden bu hâle girdiği sorulursa da şöyle derdi:

�Kimin önüne çıkmaya hazırlandığımı bilir misiniz?� Namaz kılarken, kimin önüne çıktığını bilenler, namaz içinde iken bu dünyadan ve hatta kendi vücutlarından bütünüyle kopar ve bunlara karşı duyarsız hâle gelirler.

Halef ibni Eyyub namaz kılarken, iri bir arı gelip yanağını soktu ve onu mosmor hâle getirdi. Fakat kendisi buna karşı hiç bir tepki göstermedi. Namazdan sonra ona olup biteni söylediler. Kendisi ne arıyı gördüğünü, ne de onun sokmasını hissettiğini söyledi. Ancak ondan sonra ağrıyı hissetmeye başladı.

Önde gelen zâhid ve âbidlerden olan Ömer ibni Zerr�in bir kolu kangren olmuştu. Doktorlar onun kesilmesi gerektiğini söylediler. Kendisi:

- Kesin öyleyse, dedi. Onlar:

- Tepinmemen için, keserken seni iplerle bağlayacağız, dediler. Ömer:

- Buna lüzum yoktur. Ben namaza girince hiçbir şey hissetmem. Onun için, ben namaza gireyim, siz de kolumu kesin, dedi. Onlar da öyle yaptılar ve onun namaz içinde hiçbir tepki göstermediğini gördüler.

Hâtem el-Asamm şunu söylemiştir:

�Namaz vakti girince kalkıp iyice abdest alır, ondan sonra biraz oturup fikrimi toplamaya çalışırım.(Abdest aldıktan sonra uzuvlardaki ıslaklık kurumadan önce iki rekât namaz kılmak sünnettir.) Bunu gerçekleştirince kalkıp namaza dururum. Namaz süresi boyunca da Kabe�yi önümde, Sırat köprüsünü ayaklarımın altında, cenneti sağ yanında, cehennemi solunda, ölüm meleğini arkamda hisseder ve namazı son namazımı kılar gibi kılarım. Korku ve ümit içinde olurum. Fatiha ve zamm-i sureyi acele etmeden okurum. Tevazu ile rukûa gider, huşu� ile secde ederim. İhlâsı önemle korurum. Ve bütün bunlara rağmen, kıldığım namazın ALLAH teâlâ�nın emrettiği namaz olduğunu söyleyemem.�

ALLAH Resulü aleyhissalatu vesselam, ashabına:

- Size en kötü hırsızın kim olduğunu söyleyeyim mi? Dedi. Onlar:

- O kimdir, ya Resûlellah? dediler. ALLAH Resulü aleyhissalatu vesselam:

- O, namazdan çalandır, dedi. Onlar:

- Bu nasıl olur? dediler. ALLAH Resulü aleyhissalatu vesselam:

- Namaz kılarken rükû ve secdesini tam yapmaz, dedi.

ALLAH Resulü aleyhissalatu vesselam şöyle buyurmuştur:

�Kıyamet gününde kula en evvel sorulan amel namazdır. O namazı tam kılmışsa, ALLAH, onun kalan hesabını kolaylaştırır.�



Kalplerin Keşfi
İmam-ı Gazali
Menzil.Net - Genel Konular

Hiç yorum yok:

reklam izle kazan

SPONSOR REKLAMLAR