1 Aralık 2008 Pazartesi

Asrımızın Seçkin Öğretmenlerinden Sedat Yenigün

Asrımızın Seçkin Öğretmenlerinden

Sedat Yenigün


“... Biz işte böyle mücadele eder, böyle ölürüz!

Ölüme, düğüne gider gibi gideriz.

Biliriz ki ölürsek şehid, kalırsak gaziyiz...”

Sedat Yenigün

"Coşkun bir gönüldü Sedat.

Zulmün kılıcını kanının ateşinde eritecek kadar

coşkun bir gönül.

İsa Peygamber zamanında yaşasa havari olurdu,

Asr-ı Saadet'te bir sahabe…"

Cemil Meriç


Sedat Yenigün, edebiyat öğretmeniydi. Hizmetlerine MTTB2 (Milli Türk Talebe Birliği)’nin ortaöğretim biriminde başlamıştır. Ardından basın yayın müdürlüğü ve yönetim kurulu üyeliği yapmıştır. Öğretmenlik yaptığı sıralarda Mehmet Mengüç müstear ismiyle yazılar yazmıştır. Fikir yazılarının yanında kitap tahlilleri ve edebi denemeleri de vardır. Çıkan yazılarını genişletmek ve ilaveler yapmak suretiyle bir kitap hazırlamıştır. Çocuklarını çok severdi. Onların da kendisi gibi yetişmesini istiyordu. Farklı fikirlere sahip öğretmenler bile ona olan hayranlıklarını her vesile dile getirmişlerdir. Bazı öğretmenler onun sayesinde İslâm’a yaklaşmışlardır. Kendisine birkaç defa bürokraside görev teklif edilmesine rağmen kabul etmemiştir. Çünkü o, İslâmi mücadelenin öğretmeni olmak istiyordu.

MTTB Başkanı Burhaneddin Kayhan onu şöyle anlatıyor: “Sedat’ın bence iki büyük vasfı vardı. Birincisi sarsılmaz imanı, ikincisi ise örnek ahlakıydı. Onun imanı o kadar kuvvetliydi ki İslâm için veremeyeceği hiçbir şeyi yoktu. İnsanın en büyük mal varlığı olan canını verebilmesi, Müslüman için ancak iman zirvesine ulaşmakla mümkün olur. Sedat, bu iman zirvesine ulaştığı için ölümsüzlüğü göze almıştır. Bunun mükâfatı olarak Cenab-ı Hak onu şehidlik mertebesine ulaştırdı.” Bir gün oldukça varlıklı olduğunu hissettiren bir ağabeyin evinde toplantı yaptık. Dönüşte Sedat şunu söyledi: “Ağabey bu dava kurtulmaz!” Ben “Niçin Sedat?” diye sorduğumda da “Bu Müslümanlar bu saltanata dalar, böyle lüks içinde yüzer, benim Anadolu’dan gelen kardeşim yurt bulamayıp fakru zaruret içinde mücadele ederse bu İslâmi bir yapıya manidir” demişti… En son Çemberlitaş’tan Beyazıt’a giderken rastlamıştım. Selamlaştıktan sonra “Nasılsınız, ne yapıyorsunuz?” diye sorduğumda ve böyle tek başına gezmemesini söylediğimde; o da bana “Ağabey! Zaten şu toplumda bir şey yapamıyoruz. Yaşamamızla ölmemiz arasında ne fark var ki?” diye cevap vermişti.

Kız kardeşi Nilgün Yenigün: “Ağabeyimin şahsiyeti, manevi yönü, insanlığa olan vazifelerine okuyucu ve dostları olarak hepiniz vakıfsınız. O bir tek karıncanın kanadını incitmekten korkan, şahsi haksızlıklar karşısında dahi kimseye tokat atmayan, anne ve babasına itaatli evlat, karısına vefakâr eş, çocuklarına müşfik bir baba, kardeşlerine saygılı, topluma son derece faydalı, davasına dört eliyle bağlı, dini vazifelerini tam manasıyla yerine getirmeye çalışan, ince ruhlu, hassas bir dava adamıydı. Bütün gayesi vatanına kültürlü, İslâm kardeşliğini kavrayabilmiş, kökünden kopmayan, mazisine sahip çıkan, kahraman dedelerini ninelerini iftiharla anan, geçmişinden eziklik duymayan nesiller yetiştirmekti. Müslüman oldukları hâlde yabancı cereyanlar tarafından bölünerek fırka fırka edilmiş, birbirine düşman gibi gösterilmiş grupları kardeşliğe davet eden, bu dava kalemiyle çaba göstermiştir.”

Sedat Yenigün, "İslâmî Hareket"3 dergisini çıkardı. Çıkışından itibaren kıymetli yazıları, inceleme ve araştırmaları vardı. Seminer ve sohbetleriyle sosyal faaliyetlerinde yoğundu. Diğer dergilere hazırladığı yazılar da gençlere yol gösteriyordu. Bu dergideki yazıları Müslüman şahsiyetinin oluşmasına büyük katkılar sağlıyordu. Sedat Yenigün yazar, öğretmen, müşfik bir ağabey, genç ve vakur bir mü'mindi. Mü'minlere karşı gerçekten şefkatli; din düşmanlarına karşı ise vakurdu. Sedat Yenigün, her zaman ve her yerde insanlara mesajı olan biriydi. O, kendini fikren yenileyebilen bir eğitimciydi. O, sadece dergi ve gazetelerde yazar yahut yalnızca mümtaz kişilerle muhatap olan biri değildi. Öğrencilerinden sokaktaki minibüs şoförüne kadar herkese sözünü dinletirdi. Bu bakımdan Sedat öğretmen fikrini her an yaşayan ve anlatan, hayatın içinde olan bir aydındı. Dersine giren taraflı tarafsız herkes ona saygı duyardı. Dersini âdeta kendinden geçercesine, yaşayarak anlatırdı. Okuldan çıkınca öğrencilerini bazen bir yurtta bazen de camide toplardı. Onlara hayatın mana ve gerçeklerini en güzel biçimde anlatırdı. Sohbetlerinde ilmihâl bilgileri, edebiyat, tarih ve siyaset gibi konular olurdu. Ayrıca öğrencilerinin şahsî problemlerini de ele alır ve çözümlerdi. Sedat öğretmen, başkalarının dertlerini sahiplenen sevgi dolu bir insandı. Sırtındaki paltosu eskimesine rağmen 'kalbi ısınacak kişilere' palto ve elbise alacak kadar müşfikti. O, yardımsever ve fedakârdı. Engin kültürü, sağduyusu ve ahlakı herkes tarafından sevilen bir şahsiyet hâline getirmişti onu…



Yeni nesille birlikte anlayışları erozyona uğramış, eskilerin böylesine fedakâr, idealist, müşfik, mesaisini münhasıran İslâmî bir hayat yaşama ve yaşatmaya tahsis etmiş, mücadelesinde dahi estetik sahibi ve dengeli bir Müslüman’ın örnek şahsiyetinden ve fikirlerinden

alacağı çok şeyler vardır.



Yenigün; insanların ufuklarının daraltıldığı, yollarının tıkandığı, şaşkın kalabalıkların modernizm ve batıl ideolojilerin çukuruna itildiği bir dönemde bütün 1970'li yıllar boyunca tevhide, “Kur'anî Aydınlığa” ulaşabilme ve insanları hidayete yönelebilecekleri bir mücadeleye sevk etme amacıyla yoğun çaba harcadı. Yenigün 'ün 1970'lerde kaleme aldığı yazıları Türkiye 'deki tevhidi uyanış sürecinin hangi aşamaları geçerek serpildiğinin de bir tanığı gibidir.

Yenigün, ırkçılığın vereceği zararları şöyle ifade etmektedir: “İslâm 'da ırkçılık yoktur. Abdullahları, Alileri, Kars 'ta, Galiçya 'da, Yemen 'de, Çanakkale 'de omuz omuza düşmana karşı çarpıştırmış, onları dost yapmış kaynaştırmış bir İslâm kardeşliği ortada iken; “Her şey bizim ırk için! Demek söz konusu olamaz!”

Yenigün, Seyyid Kutub 'tan nakille şöyle der: “(Cahiliyeden) kesin ayrılık olmadan karışıklık devam edecek, tavizler sürecek, yamalar yamanmaya çalışılacak ve karanlıklar kalkmayacaktır. Ancak açıklıkla, sarahatle ve yiğitçe İslâm 'a davet yapılabilir.”

Sedat Yenigün, Milli Gazete 'de haftada üç-dört köşe yazısı yazmıştır. Çünkü iyi bir gazete ile Müslümanların yaygın olarak uyandırılıp bilinçlendirileceğini savunmaktadır. O dönemde Necmeddin Erbakan gibi “Ağır Sanayi” taraftarıydı.

Amerika için gözyaşı, esaret, zulüm önemli değildir! Bu dev için halkının yazlığa giderken arabasına koyacağı benzinin, kapitalist tüketim ekonomisinin devamı için açık-Pazar olma hüviyetinin, kendilerinin yazıp oynadığı senaryolarda çatlak ses olmamanın önemi vardır. İnsanın, vahşetin, gözyaşının değil! Amerikan basınının Yahudilerin kontrolü altında olduğunu ifade eden Yenigün 'e göre, onlar Müslümanları öcü gibi göstermektedirler.

O dönemlerde okunan Tommiksler, Kinovalar, Teksaslar ve seyredilen kovboy filmleri ile hedef, beyin yıkamadır. Söz konusu kitaplara göre Kızılderililer, ülkeleri zapt edilen ve korkunç bir soykırıma uğratılan, beyazlar tarafından imha edilen mazlum bir millet değil de, kafa derisi yüzen, vahşi, çılgın, yok edilmesi gereken yaratıklardır. Bu kitaplar emperyalist beyazların haklılıklarını dünya kamuoyuna ve kendi çocuklarına anlatabilmesi için çıkarttığı birer uydurmalar serisi idi. Artık uyanılmalıdır.

İnsani ve İslâmî değerlerin altüst edildiği;

bencilliğin, lâkaydiliğin toplumu bütünüyle sardığı günümüzde Sedat öğretmenimize ve İslâmi değerlere her zamankinden daha fazla muhtacız!



2) Milli Türk Talebe Birliği

3) (Aylık, 1977–80)

Hiç yorum yok:

reklam izle kazan

SPONSOR REKLAMLAR