27 Ocak 2009 Salı

Zeynep....

Zeynep....


--------------------------------------------------------------------------------

Sararıp dökülmeye başlayan yaprakları, gökyüzündeki kara kara yağmur bulutları, adeta insanın yüreğine ürperti veren tüm güzelliklerin üzerine çökmüş olan sisli havaya camdan bakarken, sevinçle hüznü bir arada yaşıyordu Zeynep.

Onu tanıyan arkadaşları çağın Zeynep'i lakabını takmışlardı. Ortaokulu, liseyi dışarıdan vermiş nihayet üniversite kapısına dayanmıştı.Bu arada lakabına yakışır bir şekilde bir gazetenin köşesinde yazdığı Kur'an merkezli, vahyi esas alan hikayeyi araç olarak kullanıp kaleme aldığı yazılarından dolayı bir çok kimse onu tanır, taktir ederdi. Çevresinde gördüğü aykırılıkları vahiy süzgecinden geçirip kaleme alır, insanların önüne sıkılmayacakları bir tarzda kaleme alıp koyardı. Oysa artık kendi hikayesinin başlayacağından habersizdi. Ertesi gün sınavı vardı ama o,sınavdan çok sınava alınıp—alınmayacağı endişesini taşıyordu. Devamlı dua ediyordu. Rabbine sığınıyor, ondan yardım bekliyordu. Tüm bu duygular benliğini kuşattığı bir anda acı acı çalan kapının zil sesiyle irkildi Zeynep. Gelen en yakın arkadaşı, sırdaşı, aynı düşünceleri paylaştığı onun için canı-cananı Haticeydi.

-Selamünaleyküm. Zeynep'im nasılsın?
-Aleykümselam. Hamdolsun Hatice.Hoş geldin buyur içeriye.
Beraberce içeri girip karşılıklı oturur oturmaz Zeynep hararetle atıldı söze;
-Tamda ifadesi mümkün olmayan düşünceler içerisindeyken geldin çok iyi oldu.Seni gördüğüme o kadar çok sevindim ki anlatamam.

Hatice Zeynep'in heyecanını, telaşını sezmiş olacak;
-Hayırdır.Sınav stresi erken başlamış olmalı.
-Keşke öyle olsa. Bu sınav benim ve benim gibi düşünenler için gerçekten bir dönüm noktası olacak gibi.
Hatice arkadaşının endişesini anlamış,onu rahatlamak istercesine müşfik bir şekilde karşılık verdi;
-Zeynep endişelenmene gerek yok. Biz duruşumuzu muhafaza edelim yeter ki. Sana uğramamdaki sebep hem seni görmek ,hem de akşam okuduğum ayetlerin düşünce dünyamda estirdiği fırtınalar....
Gece okuduğum surenin etkisinden olacak uyuyamadım. Belki de çoğu defa gözümüzün önünde olan, okuduğumuz bu ayetler zinciri beni adeta tekrar diriltti.

-Hatice arkadaşım sen ne diyorsun?Seni dirilten bu ayetler hangileri, hangi sure bu?

-Zeynep'im Yusuf suresi. Yusuf (as) kıssasını bilirsin. Yusuf peygamberle kralın eşi Züleyha'nın arasında geçen söz ve eylem aşamalarını hatırlar mısın? Hani Yusuf (as) oldukça yakışıklı bir gençti. Öyle ki,Züleyhayı Yusufu beğenmesinden dolayı eleştiren ve bunun içinde saraya davet edilerek karşılarına çıkan Yusufa bakan bayanlar, onu görünce neredeyse parmaklarını keseceklerdi. İşte Yusuf (as)'dan muradı olan Züleyha, bu niyetini Yusuf'a açtığında Rabbin nimeti sayesinde teveccüh etmiyor Yusuf. Bu noktada ortamdan kaçmaya çalışan Yusuf'a arkadan müdahale edip çekmeye çalışırken Yusuf (as)'ın gömleğini arkadan yırtar Züleyha. Muradına eremeyen Züleyha bu sefer de iftira atar Yusuf'a. Şahitler dinlenir ve karar çıkar

-Şayet Yusufun gömleği önden yırtılmışsa suçlu olan Yusuftur.Yok eğer arkadan yırtılmışsa suçlu olan Züleyhadır.

Yusuf (as) lehinde karar çıkar ve Züleyha suçlu bulunur. İşte Zeynep kısaca kıssa bu şeklide gelişir.

-Evet Hatice kıssayı bu haliyle biliyorum bende.
-Zeynep bu ayetleri okuyunca bir an kendimi sahabilerin yerine koydum. Her ikimizde aynı ayetlerle muhatabız. Onlar ve biz. Aynı menbaadan kana kana içmeye çalışan bizler. Neden aynı tavırları sergileyemiyoruz? Vahyin onlarda bıraktığı etki ile bizim üzerimizde bıraktığı etki neden aynı olmaz? Neden fark eder ki?

-Hatice haklısın. Bu bizim en önemli hastalığımız. Belki de bizler yaşantımızda vahyi konuşturacak iken, vahyin karşısında konuşmuşuz. Durumumuzu, konumumuzu, her şeyimizi ifade etmek için, meşrulaştırmak adına vahye gitmişiz. Her şeyimizi ona onaylattırmışız. Yürüyen Kuran olan bir peygamber gerçeği ortada iken vahyi hayata taşıyamamışız. Hep bir takım endişeler kuşatmış bizleri. Ben'lik duygularımızı aşıp ta Biz diyememişiz ki hiç. Biz demenin hazzını tadamamışız ki.

-Evet kardeşim katılıyorum tüm dediklerine. Ama bu Yusuf suresi beni çok düşündürdü. Gömleğin yırtılmasındaki anlam nedir? Gömlek önden-arkadan yırtılmış olsa ne ifade eder ki? Derken çözdüm. İşte o an sahabilerle aynı frekansı yakaladığımı hissettim. Her şey Yusuf (as) ile Züleyha da saklı. Yusuf (as) Züleyha' ya meyletmedi, yönelmedi. Yüzünü muvahhid olarak Rabbine çevirdi. Züleyhadan kaçtı, ondan Rabbine hicret etti. Züleyhanın muradından çok Rabbinin muradına koştu. Acaba bugün vahyi yaşantıya hakim kılma yönündeki engeller nelerdir? Bunlar bizim için birer Züleyha değil midir? Bize Allah ve Resulünden daha sevgili gelen Züleyhalarımız nelerdir? İşte asıl gündem bu olmalı. Pratikteki Züleyhalarımızı tesbit edip, bunlar karşısında Yusuf (as) gibi bir duruş sergileyemediğimiz an kaybettiğimizin işaretidir. Bizle bu kavgada gömleği arkadan yırtılanlardan olmak durumundayız. Bu ise devamlı önde olduğumuza işaret eder. Önde olan biziz geride olanlar ise Züleyhalarımız. Arkaya dönmeden, bakmadan emrolunduğumuz gibi dosdoğru olmak kaydıyla yüzümüzü Rabbim'ize çevirmeliyiz.

-Hatice gerçekten ben bu ayetleri hiç böyle düşünmemiştim. Aman Yarabbi. Tüylerim ürperdi. Çoğu zaman kıssa der geçeriz. Ama öyle mi kardeşim. Sen bugün bana Rabbim'in bir lutfu oldun. Hatice şimşekler çaktırdın düşünce dünyamda. Tamda sınav arifesinde. Nasıl ki Yusuf (as) gömleğini çıkarmadıysa benim gömleğimde örtümdür. Tesettürümdür. Şimdi anladım. Ben bu kıssaya muhtaçmışım. Bu kıssa beni diriltti. İşimi kolaylaştırdı.

Tüm bunları ifade ederken Zeyne'in gözleri ışıl ışıl parlıyor. Kabına sığmaz bir hale bürünüyordu. Sanki bayramdı o an onun için. "Rabbin verecek ve sende hoşnut olacaksın" emri tezahür ediyordu.
Hatice ile Zeynebin sohbetleri ilerledikçe ilerledi. Nihayet ilerleyen saati dikkate alan Hatice;

-Kardeşim Zeynebim. Artık kalkmalıyım. Ama duamız odur ki, "Rabbimiz Züleyhalarımız karşısında gömleği arkadan yırtılanlardan eyle. Bizi bağışla. Bize merhamet et. Sensin bizim mevlamız. Bizim senden başka kimimiz, kimsemiz yok. Bizlere yardım eyle.(AMİN) Rabbim yarın ki imtihanında yar ve yardımcın olsun. O sığınağın, o yaranın, o gören gözün, yazan kalemin olsun. Sen ve senin gibi çağın Zeyneblerine....
Her iki arkadaş birbirlerine şimdiye kadar hiç yaşamadıkları bir duygu seli ile sarılıp, kucaklaştılar., selamlaşıp ayrıldılar.
Zeynep; Haticenin sözlerini düşündü, durdu. Derken hayli ilerleyen zamanı görünce Namazını kılıp,derin düşünceler içerisindeyken uykuya dalıp gitti .

Sabah erkenden sınava gireceği okulun yolunu tuttu.Yol boyunca hemen hemen nereye baksa sınava girecek insanların telaşlı halini, koşuşturmalarına şahit oldu.Otobüslerde , özel araçlarda, kaldırımlarda sınav yarışı daha şimdiden başlamıştı sanki. Nihayet öğrenciler sınav numaralarının son rakamına göre grup grup sınava girecekleri sınıflara alınmaya başlamıştı ki, Zeynep'i başörtülü olmasından dolayı endişe sardı bir an. Ama o her an hazırlıklıydı. Problemsiz bir şekilde diğer öğrencilerle beraber oda sınava gireceği anfi şeklindeki oldukça büyük salona girdi. Salondaki diğer arkadaşlarıyla da bekleme sürecinde oldukça güzel sohbetler, diyaloglar geliştirdi.Salondaki diğer öğrencilerde onun başörtülü bir şekilde sınava girebilmiş olmasından memnun gibiydiler. Hem neden olmasınlardı ki? Hemen hemen bir çoğumuzun Annelerinin, bacılarının başları örtülü değil miydi? Bir bez parçasından rahatsızlık duymak asıl yobazlık değil de neydi? Derken soru kitapçıkları dağıtılmaya başlandı. İşte tam o sırada sınav komisyonu başkanı ve beraberinde adeta badygard gibi gezen birkaç kişiyle sınav salonuna geldi. Gözler sanki bir şey arıyordu. Değerli bir şeyini kaybetmenin verdiği endişeyle aranan yüz ifadesi vardı sanki. Derken Zeynep ile göz göze geldi.

-Hanımefendi lütfen dışarı gelir misiniz? Bu şekilde sınava girmeniz mümkün değil.
Bu ifade Zeynep kadar sınava giren diğer arkadaşlarını da üzmüş, birkaç kişinin sözlü ifadeleri fayda vermemişti. "Çağın Zeynebi" ismi ile amil olan bu genç kız oturduğu sıradan ayağa doğru doğruluyor. Ve Züleyhasını kurban ediyordu.

-İmtihan için geldiğim bu ortamdan, imtihanı kazandığıma inanarak çıkıyorum. Benim için Rabbimin imtihanı daha çetin, daha zor. Ben onu kazanayım da varsın bu imtihana girmeyeyim. Yusuf (as) ifadesiyle;

"...Rabbim zindan, bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden daha sevimlidir. .."(Yusuf.33) ayetini okudu.

Zeynep yavaş yavaş oturduğu masasından çıkıp, gösterildiği gibi dışarıya doğru ilerlerken geride bıraktığı koskoca anfideki yüzlerce kardeşi ayağa kalkmış çağın Zeynebini desteklercesine alkış ritmi tutuyordu. Zeynep hıçkıra hıçkıra koşar adımlarla dışarı çıkarken bahçede en yakın arkadaşı adeta onun önünü beklemekteydi. En sevdiği arkadaşı Haticeydi bu. Aralarında birkaç metre kadar bir mesafe kalmıştı ki, bir an durakladı Zeynep. Elleriyle gözyaşlarını silip, hıçkırıklarını içerisine gömdü adeta. Kendini toparladı. Yüzlerce öğrenci yakınının olduğu okul bahçesindeki sessizliği Zeynebin feryadı bozdu;

-Hatice . Kardeşim Haticem. Züleyhama arkamı döndüm. Gömleğimde arkamdan yırtıldı.Şahid ol kardeşim şahid ol.

İki kader arkadaşı kalabalığın alkışları arasında çevirdikleri bir taksiye atlayarak yoğun trafiğin arasında kaybolup gittiler....

Alıntıdır....

Hiç yorum yok:

reklam izle kazan

SPONSOR REKLAMLAR