11 Mart 2009 Çarşamba

İNFİTÂR SÛRESİ

İNFİTÂR SÛRESİ

(Mekke'de nazil olmuştur.)

13 - Şüphesiz ki iyiler, cennettedirler.
(İnne’l-ebraare lefiy na‘iym)
14 - Ve şüphesiz ki, kötüler de alevli ateştedirler.
(Ve inne’l-fuccaare lefiy cahiym)
15 - Din günü oraya girerler.
(Yaslevnehaa yevmed-diyn)
16 - Ve orada kaybolacak değildirler.
(Ve maa hum ‘anhaa biğaaaaibiyn )
17 - Din gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin?
(Ve maaaa edraake maa yevmud-diyn)
18 - Yine sen nereden bileceksin, din gününün ne olduğunu?
(Summe maaaa edraake maa yevmud-diyn)
19 - O, öyle bir gündür ki; kimse kimseye hiç bir şeyle fayda sağlamaz.
(Yevme laa temliku nefun linefsin şey’a)
Ve o gün, emir Allah'ındır.
(ve’l-emru yevmeizin lillaah.)
.……………………………….

İbn Kesir’in açıklaması:

Aziz ve Celîl olan Allah'a itaat edip
O'na isyanla karşı çıkmayan iyilerin
içinde bulundukları nimetleri Allah Teâlâ haber veriyor.

* İbn Asâkir, Mûsâ İbn Muhammed'in hal tercümesinde Hişâm kanalıyla... Abdullah İbn Ömer'den nakleder ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuş :

- Allah'ın onlara iyiler adım vermesinin sebebi
onların atalarına ve çocuklarına iyi davranmış olmalarıdır.

Sonra da Hak Teâlâ, kötülerin yer alacağı sürekli azabı ve cehennemi zikrederek :

- Din günü oraya girerler, buyuruyor.
Hesâb, ceza ve kıyamet günü.

“Ve oradan kaybolacak değildirler.”
Bir dakika bile azâbdan uzaklaştırılmazlar ve
üzerlerinden azâb hafifletilmez.
Ölmek veya rahat arasında ikisinden birisine dâir isteklerine
bir gün de olsa cevâb verilmez.


“Din gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin?”
Bu ifâde kıyametin durumunu büyütmek içindir.
Sonra bu durumu te'kîden:

“Yine sen, nereden bileceksin din gününün ne olduğunu?”
buyuruyor ve ardından da şu âyetle bunu açıklığa kavuşturuyor :

“O, öyle bir gündür ki; kimse kimseye hiç bir şeyle fayda sağlamaz.”
Hiç bir kimse diğerine fayda veremeyeceği gibi
bulunduğu halden de onu kurtaramaz.
Allah, dilediği ve hoşnûd olduğu kimseye
fayda sağlayıp kurtarma izni verirse müstesnadır.
Burada şu hadîsi zikredelim:

- Ey Hâşim oğulları; kendinizi cehennem ateşinden kurtarın.
Allah'a karşı size hiç bir şeyle fayda sağlayamam.

Şuarâ sûresinin sonunda (Âyet: 214) bu hadîs geçmişti.
Bu sebeple Allah Teâlâ :

“Ve o gün, emir Allah'ındır” buyuruyor.
Bu âyet tıpkı şu âyetler gibidir :
“Kimindir bugün mülk? Vâhid, Kahhâr olan Allah'ındır.” (Gâfir, 16),
“O gün de gerçek mülk, Rahmân'ındır.”
(Furkân, 26),
“Din gününün mâlikidir.” (Fatiha, 4)
Katâde: “O, öyle bir gündür ki; kimse kimseye hiç bir şeyle fayda sağlamaz. Ve o gün, emir Allah'ındır.” âyeti hakkında şöyle der :

‘Vallahi o gün, emir Allah'ındır.
Ama hiç bir kimse orada O'nunla tartışma cür'etini gösteremez.’


( İbn Kesir; “Tefsir” ; c: 15; s: 8350-8351) ; Çev: Bekir Karlığa, Bedrettin Çetiner)

::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
Mevdudi’nin açıklaması: ‘Tefhimu'l-Kur'an’

13- Hiç şüphesiz ebrar olanlar, elbette nimetler(le donatılmış cennetler) içindedirler.
14- Ve hiç şüphesiz facir (kötü) olanlar da, elbette çılgınca yanan ateşin içindedirler.
15- Onlar, din günü oraya yollanırlar.
16- Ve kendileri ondan ayrılıp-kaybolacaklar değildirler.
17- Din gününü sana bildiren şey nedir?
18- Ve yine din gününü sana bildiren şey nedir?
19- Hiç bir nefsin bir başka nefse herhangi bir şeye güç yetiremeyeceği gündür; o gün emir yalnızca Allah'ındır.
Yani hiç kimsenin
verilen bir cezadan, bir başkasını kurtarmaya gücü yoktur.
O gün Allah'ın adaletini icra ettiği bir sırada,
kimsenin böyle bir cesareti olmayacak ve
"Filan şahıs benim dostumdur, benim müridimdir. Dünyadaki günahlarından dolayı ceza görmesin" diyemeyecektir.

http://www.enfal.de/tefhim/index.htm
::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
Seyyid Kutub’un açıklaması:

"Şüphesiz iyiler cennettedirler. Kötüler de cehennemdedirler. Din günü oraya sürülürler. Oradan bir daha çıkamazlar."
Bu kesin bir sondur. Belirlenmiş bir akıbettir.
İyiler cennete gideceklerdir, kötüler cehenneme..
İyiler sürekli iyi iş yapan, bunu alışkanlık haline getiren ve
vazgeçilmez sıfatı haline getiren kişilerdir.
İyi işler, bütün hayırlı işleri kapsamına alır.
Bu sıfat bütün çağrışımları ile kerem ve insanlıkta uyum sağlamaktadır.

Bunun karşısında olan “kötüler” sıfatı ile de uyum içine girmektedir. Bu da edepsizlik, günah ve isyanın her çeşidini içine almaktadır.
Cehennem ise bu`kötülüklerin karşılığıdır.
Sonra onların hallerini daha da açığa çıkarmaktadır.
Din günü oraya sürüleceklerdir." Bu da onu bir daha pekiştirip sağlamlaştırmaktadır.
"Oradan bir daha çıkamazlar."
Başta kaçıp kurtulamazlar! Belli bir süreye kadar dahi olsa oraya girdikten sonra artık kurtulamazlar.
Böylece iyiler ile kötüler cennet ile cehennem arasındaki karşılaştırma açıklanmaktadır. Cehenneme gireceklerin durumu daha açık ve daha kesin biçimde vurgulanmıştır!
Yalanlama konusu din günü olduğundan
orada meydana gelecek olaylar ifade edildikten sonra tekrar ona dönülüyor. Böylece bu günün gerçek dehşetini ve büyüklüğünü ortaya koymak, onun gerçek mahiyetinin, korkunçluğunu bilinmezlikle ön plana çıkarıyor,
o gün insanları kuşatacak olan sınırsız acizliğin
yardım ve yardımlaşma konusundaki her türlü umudun kırılması dile getiriliyor.
Ayrıca bu zor günün tek yetki mercinin Allah olduğunu vurgulanıyor.

17- Din gününün ne olduğunu bilir misin sen?
18- Hem din gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin?
19- O gün kimsenin kimseye faydası olmaz. O gün yetki sadece Allah'ındır.

İnsanların bilgisizliğini ortaya koymak için soru sormak,
Kur'an'ın ifade üslubunda kullandığı bilinen bir yöntemdir.

Bu soru ile insanın gönlüne ve hissine,
işin insanın anlama kapasitesinin ve sınırlarının
çok ötesinde bir büyüklüğe ve korkunçluğa sahip olduğu yerleştirilmektedir.
Yani o tüm düşüncelerin tüm beklentilerin ve alışılagelen her şeyin çok üstünde çok ötesindedir.
Sorunun tekrar edilmesi ise bu korkuyu daha da artırmaktadır.
Sonra bu tasvirle uyum sağlayan açıklama gelmektedir.

"O gün kimsenin kimseye faydası olmaz."
Bu tam bir acizlik, tam bir yıkılmışlıktır.
Bu gerçekten kuşatma altına alınma ve ezilip büzülmedir.
Kendi acısı ve yükü ile uğraşan insanların
tanıdıkları herkesten ayrılmalarıdır. El etek çekmeleridir.

"O gün yetki sadece Allah'ındır."
Yalnız yüce Allah'ın elinde.
Aslında hem dünyada hem de ahirette hüküm ve yetki sahibi zaten Allah'tır.
Fakat bu günde yani kıyamet gününde bu gerçekle;
gafil ve gururlu insanların bu dünyada kendisinden habersiz kalabildikleri bu gerçekle kesinlikle yüz yüze gelecekler.
Hiçbir gizli taraf kalmayacak,
aldatılmış ve saptırılmış hiç kimsenin gözünden kaçmayacaktır.
Surenin girişindeki dalgalı, coşkun, hareketli korku atmosferi ile
surenin sonundaki bu sessiz, durgun, heybetli korku birbirini bütünlemektedir. His bu iki korku arasında sıkışıp kalmaktadır.
Her ikisi de korkutucu, titretici ve insanın aklını başından alacak niteliktedir. Bu ikisinin arasında ise insanı mahcup düşüren, eriten yüce sitem yer almaktadır!

http://www.sevde.de/Kuran-Tevsiri/Kuran_Tefsiri.htm
::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
Elmalılı Hamdi Yazır’ın açıklaması:

13. (İnne’l-ebraare) “Kuşkusuz iyiler”, sözünde ve fiilinde doğru, hayır ehli iyi kişiler -Geniş bilgi için Dehr Sûresinin tefsirine bkz.- (lefiy na‘iym)
“Muhakkak bir Naîm cennetinde”
14. (Ve inne’l-fuccaare) “ve kuşkusuz ki suçlular”,
Rabb'ine karşı terbiyesizlik edip
aşırı isyan ve muhalefet yoluna sapanlar
(lefiy cahiym) “muhakkak bir Cahîm”, (yani şiddetli bir cehennem ateşi) içindedirler.
15. (Yaslevnehaa yevmed-diyn)
“O din günü, yani yalanladıkları o ceza günü, ona yaslanacaklardır.”
16. (Ve maa hum ‘anhaa biğaaaaibiyn) “Ve onlar o cehennemden gaip olmayacaklardır.”
Daima ve sonsuza kadar onun içinde kalacaklardır.
İşte o yaratılışın, o ilmin, o yazının, o korumanın neticesi
iyiler ile kötüleri böyle ayırt ederek
iyileri cennete, kötüleri cehenneme gönderecek olan sonsuz cezadır.

İbnü Kuteybe'nin ‘Kitabu'l-İmâme’sinde ayrıntıları anlatıldığı üzere şöyle nakledilir:
Süleyman b. Abdülmelik Mekke'ye giderken Medine'ye uğradığında ileri gelen zatlardan biri olan Ebu Hazim'i getirtmiş ve onunla karşılıklı bir sohbette bulunmuş idi.
Ebu Hazim ona çok acı öğütler vermiş,
neticede aralarında şu sorulu cevaplı konuşma olmuştu.
Süleyman: ‘Ey Eb u Hazim! Yarın Allah'a varmak nasıl olacak?’
Ebu Hazim: ‘İhsan sahibine gelince o,
yolculuğundan evine ve çoluk çocuğuna dönen bir yolcu gibi;
isyankâr ise efendisine geri dönen kaçak köle gibi Allah'a varacak.’
Bunun üzerine Süleyman ağladı da:
‘Keşke Allah yanında bize ne var bilseydim’ dedi.
Ebu Hazim: ‘Amelini Allah'ın kitabına arzet.’
Süleyman: ‘Allah'ın kitabının neresinde?’
Ebu Hazim: “iyiler cennette, kötüler cehennemde.”
Bu hatırlatmadan sonra o ceza gününün
zeka ile ve akıl yürütmeyle tahmin edilemeyen
azamet ve dehşeti haber verilmek üzere buyruluyor ki:

17. (Ve maaaa edraake maa yevmud-diyn) “Sana o din gününün ne olduğunu ne bildirdi?”
Yani, onun ne büyük ceza günü olduğunu bildin mi?
Ey muhatap! Hayır sen onu akıl yoluyla bilemezsin.
Çünkü o, dünyada bir benzeri olmuş,
akıl yürütmeyle bilinebilecek ceza günleriyle ölçülemez.
Bazıları buradaki hitabın,
engel olma ve korkutma yoluyla kâfire olduğu kanaatine varmış ise de çoğunluğun açıklamasına göre Resulullah (s.a.v)'a hitaptır.
Çünkü vahiy gelmezden evvel bunu bilmiyordu.
Bununla beraber önceki sûrede geçmiş olan:
(‘alimet nefsüm maaaa ahdarat) "Her nefis ne hazırlayıp getirdiğini bilecek." (Tekvir, 81/14) âyeti ile bu sûrenin başında geçmiş bulunan (‘alimet nefsüm maaaa ahdarat) âyeti gereği
her nefis için o günün dehşet ve azametini hakkıyla bilmek
ancak bizzat bu olayın meydana gelme ve görülme zamanında olabileceğinden dolayı
hitabın her nefse yapılmış genel bir hitap olması bizce daha uygundur.
18. (Summe maaaa edraake maa yevmud-diyn) “Evet, bildin mi nedir o ceza günü?”
Bu tekrarda iki nükte vardır:
Birisi, korkutmayı desteklemek için te'kit (vurgu)tir.
Biri de, cennetliklere ait olan ile cehennemliklere ait olana ayrı ayrı işaret olmasıdır.

Bu sorudan sonra şöyle haber veriliyor:
19. O din günü, o ceza (Yevme laa temliku nefun linefsin şey’a) “o gündür ki, hiçbir nefis bir nefis için bir şeye mâlik olamaz.”
Hiç kimse ne mümin ne kâfir, ne iyi ne kötü
hiç kimsenin hesabına zerre kadar bir şey yapamaz.

(ve’l-emru yevmeizin lillaah.) “O gün emir yalnız Allah'ındır.”
O ne emrederse ancak o olacaktır.
Onun için, (Veylün li’l-mutaffifiyn) “Ölçü ve tartıda hile yapanların vay haline...”(Mutaffifin, 83/1) –hemen sonraki ayet-
(Elmalılı Hamdi Yazır; “Hak Dili Kuran Dili” ; c:7; s: 55-56)

……………………….

Ömer Nasuhi Bilmen’in açıklamaları:

13. Şüphe yok ki: Takva sahibi zatlar, hoş nimetler içindedirler.
13. Bu mübarek âyetler de Allah'ın keremine kimlerin kavuşacaklarını
ve Rabbin azabına kimlerin uğrayacaklarını bildiriyor.
Ve bir ceza günü olan kıyametin pek büyük varlığını
ancak Yüce Yaratıcı bilip kullarına bildirilmiş olduğunu ve
o gün de kimsenin kimseye ilâhî bir izin olmadıkça
fâide vermeyeceğini beyan buyurmaktadır.
Şöyle ki: İnsanların amellerini tesbit ve yazma neticesinde
sevap ve cezaya lâyık olanlar, belirlenmiş olurlar.
Artık (şüphe yok ki: Takva sahibi zâtlar) sahih bir imân ile, güzel amel ile vasfılanmış ve günahlardan kaçınmış bulunanlar (hoş nimetler içindedirler.)
Kendilerini cennetin ebedî nimetleri kuşatmış olur.

14. Ve muhakkak ki; kötüler de yakıcı ateş içindedirler.
14. (Ve muhakkak ki: Facirler de) Küfür ile, münafıklıkla vasıflanmış olan isyankârlarda (yakıcı ateş içindedirler.)
Onlar da cehenneme atılmış, orada ebedî bir azaba tutulmuş bulunurlar.

15. Ceza günü oraya yaşlanacaklardır.
15. Evet.. O suçlular (Ceza günü) yevmi kıyamette
(oraya) o cehennem ateşine (yaşlanacaklardır.)
O azap mahalline atılarak orada ebediyen yanıp yakılacaklardır.

16. Ve onlar, ondan ayrılacak değildirler.
16. (Ve onlar) O ebedî surette cehennemlik olanlar
(ondan) o cehennemden (ayrılacak değildirler.)
Onlar, cehennemin azabından hiç ayrılamayacaklardır, ondan kaçıp saklanamayacaklardır. Devamlı olarak cehennemde kalarak azap göreceklerdir.

17. Ceza gününün ne olduğunu sana ne şey bildirdi!.
17. O kıyamet günü ne kadar mühimdir.
Ne kadar büyük bir heybete sahiptir.
O (Ceza gününün ne olduğunu sana ne şey bildirdi?) O ne kadar muazzam bir gündür. Ne enteresandır ki:
Ey insan!. Sen ondan gafil bulunuyorsun,
o müthiş günü düşünüp durmuyorsun.
Halbuki o günü düşünüp titremek,
o gün için hazırlıkta bulunmak icap eder.

18. Sonra ceza gününün ne olduğunu sana ne şey öğretmiş oldu..
18. Evet.. O gün ne kadar düşünülmeğe lâyıktır.
(Sonra) O (Ceza gününün ne olduğunu sana ne şey öğret mi; oldu?.) Onun şiddetini, ebediyetini tamamıyla takdir etmek insanlığın anlayış kapasitesinin üstündedir.
O her düşüncenin ötesinde bir yüceliğe ve heybete sahiptir.
Artık onun o azametini ve onun o
pek ateşli vasfını ve ebediyyen devamını düşünerek
onun felâketinden kurtuluşa vesîle olan sahih bir itikat ile, güzel güzel ameller ile vasıflanmaya çalışmak lâzım gelmez mi?
Yalnız Allah'ın azabını gerektirecek fena hareketlerden kaçınmalıdır...
İnsan için kurtuluş vesilesi bundan ibarettir.

19. O günde hiç bir şahıs, bir şahıs için bir şeye sahip olamaz. O günde emir, ancak Allah'a mahsustur.
19. (O günde) O ceza zamanında (hiçbir şahıs bir şahıs için bir şeye sahip olamaz.) Herkes kendi nefsini düşünür, kendi derdiyle uğraşır,
kendisine bir zararı dokunmasın diye
kendi yakınlarından, kendi çoluk çocuğundan bile kaçınır
(o günde emir, ancak Allah'a mahsustur.) O kıyamet gününde kimse kimseyi koruyamaz, Allah'ın izni olmadıkça
büyük makam sahipleri bile
diğer müminler hakkında şefaatte bulunamazlar.
O günde genel olarak emir,
bütün kâinata hâkim olan Allah-ü Teâlâ, Hazretlerine aittir.
Artık o ebediyet âlemini düşünmeli
daha dünyada iken hayatı tanzime çalışmalı,
doğruluktan, dini hükümlere riâyetten ayrılmamalıdır ki:
O âhiret âleminde ebedî selâmet ve saadete kavuşmak nasip olsun.
Hak Teâlâ Hazretleri cümlemize muvaffakiyetler ihsan buyursun
âmin.

Ömer Nasuhi Bilmen, Bilmen Tefsir İlmihali, İnfitar Suresi
……………….
İzzet Derveze’nin açıklaması:

13. İyiler nimet içindedirler.
14. Kötüler de yakıcı ateş İçindedirler.
15. Onlar ceza günü oraya girerler.
16. Onlar ondan (hiçbir yere kaçıp) kaybolacak değillerdir.
17. Ceza gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin?
18. Ve yine ceza gününün ne olduğunu sen nereden bile­ceksin?
19. O, kimsenin kimseye yardım edemeyeceği bir gündür. O gün buyruk, yalnız Allah'ındır.

Kıyamet Günü'nde İnsanların Durumu

Bu ayetlerde ceza gününde insanların akıbeti açıklanarak,
onun tehlikesiyle uyarıl­maktadırlar.
Salih iyi kimseler nimetler içinde, kötü günahkârlar da yakıcı ateş içerisin­de olacaklardır.
Bu onların son yeri olup; o büyük, tehlikeli günde bundan kesinlikle kurtulamayacaklardır ve o günde hüküm sadece Allah'a ait olacaktır.
O gün hiç kimse­nin kimseye bir faydası olamayacak,
hiçbir nefis de başka bir nefse yardım edemeye­cektir.
Bu ayetlerle öncekiler arasındaki irtibat devam etmektedir.
Mü'minler, iyiler tabiri içerisine;
kafirler de, kötüler tabiri içerisine sokulmuşlardır.
Ancak mü'minleri iyiler, kafirleri de kötüler diye vasfetmekle
sadık imanın sahibini hayr ve iyiliğe;
küfrün de sahibini günaha ve kötülüğe yönlendireceği telkin edilmek is­tenmiştir.
İzzet Derveze, et-tefsiru’l-hadis, Ekin Yayınları: 4/278.

………………………..

Diyanet- Heyet Tefsiri :
Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş

13-16. Amellerin kayda geçirilmesi ve uhrevî yargı sürecinin sonucu özetlen­mektedir. Sûrenin ana konusu
kıyamet ve âhiret ile uhrevî sorumluluk olduğuna göre
buradaki "erdemliler" (ebrâr);
bir gün kıyametin kopacağına,
dünyada yapıp ettiklerinin kaydedildiği belgelerin önüne konacağına ve bunların hesabını verece­ğine inanarak
bu belgeleri yani amel defterlerini iyilikleriyle dolduran mümin ki­şidir.
Bu duyarlılık birçok âyette takva kavramıyla da ifade edilmektedir.
"Kötü­ler" (füccâr) ise;
kıyamete, uhrevî yargı ve sorumluluğa inanmayan,
amel defterini kötülüklerle kirletenlerdir.
Ehl-i sünnet âlimleri buradaki "füccâr'la
sadece inkar­cıların kastedildiğini,
günahkâr müminleri kapsamadığını belirtirler; çünkü onlar kıyamet ve âhirete inanırlar. (Bu tartışma için bk. Râzî, XXXI, 84-85)
Ancak, bu âyetlerin, inananıyla inanmayanıyla herkesi
âhiret kaygısı taşımaya çağırdığından kuşku yoktur.

17-19. Hz. Peygamber'e yöneltilen bu sorular
hesap gününün ne derece önemli ve dehşet verici olduğunu gösterir.
O gün hiçbir kimse başkası için bir fay­da sağlayamaz,
kimse kimseyi koruyamaz; herkes kendisini düşünür ve kendi der­diyle uğraşır.
Herhangi bir zararı dokunabilir endişesiyle
çoluk çocuğundan ve ya­kın akrabasından dahi kaçar.
Allah izin vermedikçe hiçbir şefaatçi şefaat edemez.
O gün iş Allah'a kalmıştır. (krş. Mü'min 40/16)
O dilediği gibi tasarrufta bulunur, kimseye -dünyada verdiği gibi- tasarruf yetkisi vermez. (Şevkânî, V, 459-460)

“Kuran Yolu Tefsiri”; Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş; c:V ; s:496-498.


--------------------------------------------------------------------------------

Hiç yorum yok:

reklam izle kazan

SPONSOR REKLAMLAR