VURULAN KARDEŞİN, ÖLEN SENSİN!!!

VURULAN KARDEŞİN, ÖLEN SENSİN!!!
Çarşamba, 31 Aralık 2008

Üniversiteli kardeşim! Sen İstanbulsun. Gazzenin, imrendiği kardeşisin… Kudüs’ü fetheden Selahattin, Filistin’i para için satmayan Abdulhamitsin.

Siz bu yazıyı okuyorken ‘‘İsrail’’, 60 yıllık kara siciline bol kanlı bir katliam daha ekliyor. 18 aydır kuşatma altındaydı Gazze… Altyapısı tahrip edilmiş bir şehirde susuz, ışıksız, ilaçsızdı Gazzeliler... Aylardır açlık, hastalık, kıtlık kol geziyordu Gazzede… Nihayet bir sabah ansızın ölüm de geldi Gazze’ye. Çoluk çocuk, yaşlı, genç demeden Gazzelilerin bağırlarında sönen ateş toplarıyla...

İkiyüzlü siyonist varlığın bahanesi hazırdı: Altı aylık sözde ateşkes bitmiş ama ellerinde taştan, birkaç roketten ve her şeye rağmen hâlâ çıkmamış canlarından başka hiçbir silahları kalmamış son direnişçiler ablukaya rağmen yılmamıştı ve roket saldırılarına başlamıştı. İsrail'e isabet etse de çok nadiren etkili olabilen roketlerden sonuncusu Askelon kasabasına düşmüş ve doksan yaşında bi adam ölmüştü. Roketin kendinden değil, gürültüsünün korkusundan!

27 aralık sabahı solgun, beyaz bir atın sırtında ölüm geldi Gazze semalarına... Roketlere, bombalara, savaş uçaklarına dönüşmüştü… 100 ton bomba okul çıkışı annesinin elinden tutmuş yavruların üzerine, üniversitelere, mabetlere yağdı…Bu arada ABD’den bir tek ‘gık’ çıktı. Rice soyadlı bir kadından:
‘Hamas roket atmasın!’

Ve bir başbakan ‘Hava harekâtı orantısız güç kullanımıdır, barışa indirilmiş bir darbedir, bize karşı yapılmış bir saygısızlıktır’ dedi. İltifat edercesine… Oysa başbakanın 20 Mart 2004’te, 75 yaşındaki direniş lideri Ahmet Yasini, sabah namazı çıkışında, tekerlekli sandalyesi üzerinde katleden İsrail’i terörist devlet’ olarak nitelendirmesinden bir hafta sonra, İsrail bu kez Yasin’in yerine seçilen Rantisi’yi de benzer şekilde öldürmüştü. Oysa İsrail, Mart 2004’ten bu yana, en az 2000 Filistinliyi katletmişti.

İsrail’in Filistin halkına yaptıkları böyle tuhaf/hafif kelimelerle nitelenemez. İsrail’e ‘saygısızlık yapıyorsun’ demek ona iltifat etmektir... ‘orantısız güç kullanımı’ deyimiyle kast edilen İsrail’in saldırılarında haklı olduğu ama gücü kullanırken kantarın topuzunu kaçırdığı ise, bu vicdan sahibi birisinin söyleyebileceği bir şey değildir.

İsrail denilen yapı 1948’de, ABD’nin desteği ve BM’nin kararı ile Filistin toprağının yarısı üzerinde, burada yaşayan Filistinlileri topraklarından kovmak suretiyle kurulmamış mıydı? Geri kalan Filistin topraklarını yani Batı Şeria ve Gazze’yi de 1967’den bu yana, 41 yıldır işgal etmekte değil mi? Batı Şeria ve Gazzenin içlerinden güya çekilen İsrail ordusu istediği her an bu şehirlere girebilme, istediği herkesi tutuklayabilme, öldürebilme hakkını kendinde görmüyor mu? Mesela 2006’da Filistin parlamentosu başkanlığına seçilen El-Duveyk ve bazı milletvekillerini, Gazze’deki evlerinden alarak İsrail hapishalerine atan ve 3 Ocak 2006 seçimlerinde Hamas’a oy verdi diye Gazze’deki 1,5 milyon Filistinliyi iki yıldır kuşatma altında tutan da bu eşkıya örgütlenmesi değil mi?

Üniversiteli kardeşim! Sen İstanbulsun. Gazzenin, imrendiği kardeşisin… Kudüs’ü fetheden Selahattin, Filistin’i para için satmayan Abdulhamitsin. Sen “Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücut gibidirler. Vücudun herhangi bir azası rahatsız olursa, diğer azaları da bu yüzden ateşlenir ve uykusuz kalır.” diyen peygamberin ümmetisin... İsrail merkezli veya çok uluslu siyonist şirketleri tanı ve boykot et ki, kardeşinin göğsünü delen merminin parasını sen vermiş olmayasın. İdarecilerini ve vekillerini silkele ve uyar ki doğru olanı yapmakta gecikip, çekinmesinler…

Ve nihayet kardeşin rahatsızken sen gafil ve rahat olma. Ateşlenemiyorsan, uykusuz kalamıyorsan, bari kardeşlerinin bu acı gününde kendini yılbaşı eğlencelerinde kaybetme. İsraf, lüks, gayrı meşru eğlence çirkindir ama bunu insanlar işlerini kaybederken, bebeler babalarının kolları arasında can verirken yapmak daha çirkindir… Ve lütfen yeni yıla girerken edeceğin dualarda Gazzenin yetimlerini unutma…