21 Ocak 2009 Çarşamba

Karşı cinsle tokalaşmanın hükmü.

Soru:
Kıymetli hocam
Ben... Tefsir Bölümü Mezunuyum. Şu anda... sorumlusu olarak çalışıyorum. Bunun haricinde bir işle daha uğraşıyorum. Tüm bu ortamlarda yaşadığım veya yaşadığımız sorunlar genel sorunlar; bayanlarla karşılaştığımızda bize uzatılan ele karşılık verip vermeme durumu. Bayanlarla el sıkışsak bir türlü, karşılık vermesek bir türlü. Bu tür ortamlara girdiğimde bayanlarla el sıkışmıyorum. Fakat karşımdaki insan ise bunun bir medeniyet gereği olduğunu, bunda herhangi bir art niyet olamayacağını vs. savunup hemen olumsuz bir tavır takınabiliyorlar. İnsanlara (bayanlara) bilahare sonra uygun bir izahla anlatıldığında ekseriyeti saygı gösteriyor.
İnsanların, tanımadıkları insanlar hakkındaki intibaları ilk 7 saniyede oluyor. Eğer karşı tarafa olumsuz bir izlenim vermişlerse o izlenim kolay kolay silinmiyor. Olumlu bir izlenim olmuşsa da aynı olay oluyor.
Böyle bir ortama girdiğim zaman eğer önceden haber verme imkanım olursa bir şekilde orada bulunan bayanlara haber verip sonrada kendilerinden özür dileyip neden böyle yaptığımı anlatıyorum. Eğer böyle bir şansım olmamışsa boncuk boncuk terliyorum. Tabi ki karşımdaki bayan arkadaş da elinin hava kalmasından dolayı bana (içinden) lanet okuyup yerin dibine giriyor.
Önümde iki seçenek var diye düşünüyorum: 1- Aynı tavırlarımı sürdürüp bayanların (içlerinden veya arkamdan yüzüme karşı) lanet okumalarını devam ettireceğim. 2- Ya da bu ortamdan tamamen uzaklaşıp kendi kabuğumda yaşayacağım. Ama hayat devam ediyor. Ve bizler insanlarla yaşamak zorundayız. Etrafımızdaki insanlara "Ben buyum, ister kabul edin ister kabul etmeyin" dediğimiz zaman yaşadığımız, sahip olduğumuz inançlarımız ve hayat tarzımızı insanlara kabullendirmekte neredeyse hiç mümkün olmuyor.
Allah Rasulü (S.A.V.) Efendimiz, "Ahir zamanda imanın avuç içinde ateşten bir parça olacağını, bıraksak imanımız gidecek, bırakmasak ellerimizin yanacağını" buyuruyor.
Sayın Hocam
Aklımda şöyle bir fikir var: Yaşadığımız hayatın bir parçasıyız. Biz bu toplumun her köşesinde yer almalıyız. Eğer biz olmazsak birileri o boşlukları dolduracaktır. Dolduruyorlar da. Ben yaşadığım ortamda en aktif bir şekilde olmaya devam edeceğim. Karşımdaki insanları rencide etmeden kaçmaya çalışacağım(çünkü bu insanların çoğu bunun dini bir emir olduğunu bilmiyorlar). Eğer kaçamazsam bayanların elini tutacağım. Uygun bir fırsatta da kendilerine durumu izah edip bir daha karşılaştığımızda ise kendilerinin bir daha ellerini uzatmamalarını, kendilerinin de toplum içinde rencide olmamalarını arzu ettiğimi bildireceğim.
Allah Rasulü (S.A.V.) kadınlarla musafaha yapılmasını haram kılmıştır. Ben bir bayanın elini tutmak zorunda kalırsam harama gireceğim. Günahkâr olacağım. Kaçarsam bu günaha girmeyeceğim.
Değerli Hocam
Sizden benim hoşuma gidecek bir cevap verip "Fetvam aldım, istediğimi yapmakta artık hür bir insanım" deyip vebali sizin sırtınıza atmak gibi bir gaye ve hevesim yok. Bu olayı sizinle paylaşmak ve bana yapacağınız tavsiyelere tüm samimiyet ve ihlasımla uymak olacaktır.
Allah'a emanet olun.
Esselamü Aleyküm.

Cevap:
Aziz kardeşim,
Allah seni güzel niyetin ve takvâ erdeminle daim eylesin!
"Allah Rasulü (s.a.) kadınlarla musafaha yapılmasını haram kılmıştır. Ben bir bayanın elini tutmak zorunda kalırsam harama gireceğim" diyorsun. Peygamberimizin bunu haram kıldığına dair hadis yoktur. "Erkek, kendisiyle evlenmesi caiz olan bir kadınla tokalaşırsa, ahirette avucunun içine kızgın demir/cıva eriyiği konarak cezalandırılacağı"nı ifade eden söz hadis değildir, uydurmadır. Peygamberimizin, kadınlarla -bey'at yaparken- el ele tutmadığı şeklinde bir bilgimiz var. Bu, haram kıldığını göstermez; O'nun her "terk"i; yani bir şeyi yapmaması nehiy (yasaklama) mânasna gelmez. Yasak ve haram olduğuna dair başka delillere ihtiyaç vardır. Peygamberimizin ve sahabenin yaşlı kadınlarla musafaha (tokalaşma) yaptıkları biliniyor (Kâsânî, Bedâyi', Beyrut, 1997, C.V, s.495 vd.). Fıkıhçılar "kadınla erkeğin musafahası" konusunu "kıyas" ile hükme bağlamışlar ve şöyle demişlerdir: "Kadınların el ve yüzleri avret değildir, bunlara şehvetsiz bakılabilir. Ama dokunmak şehvet celbi bakımından daha etkilidir, bu bakımdan avret yerine bakmaya ve dokunmaya benzer; bu sebeple dokunma caiz olmaz." (Kâsânî, s.489). Bu gerekçeye göre, âdeten (yaygınlaştığı ve alışıldığı için) şehvetin sözkonusu olmadığı durumlarda ele dokunmak (musafaha) caiz olmaldır. Nitekim Ahmed Şerbâsî gibi bazı önemli alimler bu kanâati (gerekli durumlarda ve şehvet sözkonusu olmadığında musâfahanın caiz olduğunu) ifade etmişlerdir (Yes'elûneke fi'd-dîni ve'l-hayât, Beyrut, 1980, C. V, s. 86). Âdet, ihtiyaç ve bu mânada zaruretin de "bakma ve dokunmanın caiz olması" konusundaki etkisini, yine Fıkıhçıların, cariyelerin bulunduğu ve alınıp satıldığı zamanlara ait olan şu ictihadlarında görüyoruz: "Bir kimse, sahibi olmadığı cariyeye baktığında veya dokunduğunda cinsel tahrikten çekinirse (böyle bir ihtimal varsa) bakması ve dokunması caiz değildir. Ancak bu cariyeyi satın almak istiyor da bu sebeple bakıyor veya dokunuyorsa caiz olur; çünkü işine yarayıp yaramayacağını ancak böyle anlar ve buna ihtiyac vardır; bu bakma, gerektiğinde hâkimin, şahidin, evlenmek isteyenin bakmasına benzer; yani ihtiyaç bulunduğu için bu durumlarda da -şehvet ihtimali bulunmasına rağmen- bakma caiz olur..." (Kâsânî, 491).
Bu nakil ve yorumlardan sonra size şunu söyleyebilirim:
Siz elbette göreve devam edeceksiniz ve anlattığınız durumlarda, mesela karşı tarafın imanına, din duyusuna zarar vermemek için musafaha da yapacaksınız. Gerekmediği yerlerde ve imkan bulup da anlattıktan sonra bunu yapmazsınız. Anlatırken de "şehvet duyma" gerekçesinden söz etmemek gerekir; çünkü bu söylem, müslüman erkeklerin şehvet düşkünü, hatta seks manyağı olduklar ithamına yol açıyor. Esasen Kur'an'da veya Sünnet kaynağında açıklanmış böyle bir gerekçenin bulunmadığını, bunu fıkıhçıların kendi ictihadlarına (yorumlarına) dayanarak söylediklerini yukarda zikrettik. Böyle bir âdetin (genç kadınla erkek arasında tokalaşmanın) bulunmadığı yer ve zamanlarda genç kadın ve erkeklerin birbirlerinin ellerini tutmalarının cinsel duyguyu harekete geçirme ihtimali elbette daha fazladır ve fıkıhçılar bu yönden haklı olabilirler. Bugün ise hem âdet yaygınlaşmıştır, tabîîleştiği için şehvetle ilişkisi zayıflamıştır, hem de sorunuzda ifade ettiğiniz şekilde bazen gerekli hale (ihtiyaç/zaruret haline) gelmektedir. Bu sebeple -açıklanan çerçeve ve mânadaki zaruret dışında bunu yapmak istemeyenlerin- uygun zamanda ve uygun bir üslup içinde, "Bizim geleneğimizde yok, Peygamberimiz yapmamış, kadim fukahâ, ortada bir ihtiyaç ve zaruret bulunmadıkça caiz görmemiş, biz de yapmıyoruz" demeleri yeterlidir.

Hiç yorum yok:

reklam izle kazan

SPONSOR REKLAMLAR